Sokak inekleri sorun mu?
Yerel seçimlerden önce "sokak hayvanları" konusunun yeteri kadar gündeme gelmediğinden bahisle yazdığım yazıya şu satırlarla başlamıştım; tekrarında yarar görüyorum: “Önceden belirteyim ben bir hayvan severim. Gezegenimizin hayvanlarla güzel olduğunun farkındayım. Hayvanların evcilleşme süreçlerini hayranlıkla anlamaya çalışırım. Bir çoban köpeğinin sürü ile ilişkisine, insana olan yardımına hayranım. Sevgim sadece kediler ve köpeklerle sınırlı değildir. Sanayileşen besi hayvancılığının da çok vahşi olduğunu düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum...”
Gündemimizin tam ortasına oturduğu için ayrıca belirtmem gerekiyor ki ben 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifi TBMM Başkanlığı’na sunulduğundan beri alevlenen tartışmaları izlememe rağmen hâlâ tarafımı seçmiş değilim. Tarafları dinledikçe sarkaç gibi bir o tarafa bir bu tarafa sallanıyorum. Ancak bildiğim bir şey var, bu konu sadece hayvan severlikle izah edilemez. Kanun değişikliğinin daha rasyonel zeminde tartışılmasını beklerken her iki taraftan da kışkırtıcı açıklama ve benzetmeleriyle hop oturup hop kalkıyoruz. Çocuklarımızın tarafında olmamak mümkün değil. Hayvanların katledilmesine de elbette göz yummamalıyız.
Kanaatimce tartışmanın baştan adını doğru koyamadık. Bizde sokak hayvanı denilince kedi ve köpek anlaşılır. Sokak faresi, tavuğu ve ineği gibi başka ülkelere has işi daha karmaşıklaştıracak durumlara vakıf değiliz. Konu sokak hayvanları değil, gördüğüm kadarıyla kedilerle ilgili de anlaşılamayan bir durum yok. Köpeklerin bir kısmıyla, saldırganlaşmış ve yasaklı ırklarla ilgili “uyutma” işlemi üzerinden tartışma hararetleniyor. Ayrıca bahsettiğimiz tarzda köpek problemimiz her bölge her şehir veya her hayvan türü için geçerli değil. Hatta bir şehrin bütününün sorunu da değil.
Asıl konumuz olan köpekler, insanoğlunun yerleşik hayata geçişiyle beraber bazı uysal kurtlardan evcilleşerek hayatımıza girdi. Bugünkü envai çeşidine son 200 yılda 3-4 çeşitten yapay seçilim yoluyla ulaştı. Bu süreçte bugün bilinen ve resmî olarak tanınan 340 civarında köpek cinsi oluştu. Bunların çok azı evcil olmaya uygun değil; bir kısmının ise kesinlikle üremesinin engellenmesi gerektiği düşünülüyor.
Benim gibi taraf olamayanlar için tartışmalara katkı sağlayacağını düşündüğüm bir iki soruyla mevzuya katılmak istiyorum. Birincisi her karşılaştığımız sorunu Batı’yı örnek alarak çözmeye kalkmak kadim kültürümüze haksızlık değil mi? Avrupa’da sokak hayvanı yok diye ideal olan çözüm itlaf mı olmalıdır? Bu acımasızlık Batı’dan geldiğinde kabul edilebilir mi oluyor? Kedi ve köpeklere aslında tüm hayvanlara karşı merhamet bizde görevdir. Sizce Hindistan’da sokak inekleri problem olarak görülüyor mu?
İkincisi; kedi-köpek besleyerek onlarla vakit geçirip mutlu olan, huzur bulan insanlar var. Aslında kedi ve köpekten korkanlara haksızlık etmeden onları bu mutluluktan nasıl mahrum etmeyiz diye düşünmeliyiz. Ayda 12.500 TL maaş alan emeklinin bir sokak hayvanını sahiplenmesi mümkün mü? Veteriner ve mama masrafını karşılaması mümkün mü? Emekli bir hanımın biraz yürüyüş yapmak, biraz temiz hava ve güneş almak için gittiği parkta bir kediye veya köpeğe yiyecek vererek onunla vakit geçirmesi sağlanamaz mı?
Üçüncüsü; AKP bu kanundaki değişikliği neden bu kadar tartıştırıyor? Bir başka deyişle muhalefetin kucağına atıyor? AKP’nin böyle netameli bir kanun değişikliğinde elinde kuvvetli anket sonuçları olmadan ve kaybettiği belediyeleri zor duruma sokacak bir planı olmadan hareket ettiğini düşünmek çok saflık olmaz mı?
Dördüncü sorum, köpekler üzerinden siyaset yapılırken uygulanan yöntemlerin aynılığı üzerine. Biliyoruz ki seçmenimizin önemli bir kesimi maalesef HDP ya da türevlerinin tavrına göre onların karşısında konumlanıyor. Her ne hikmetse HDP ve türevleri sokak hayvanları konusunda da yine AKP için en yararlı olacak yerde konumlandılar.
Dikkat edilirse gündemimizin tamamını bu işe tahsis ettiğimizden beri ülkemizin aşırı kötü yönetiliyor olmasını hiç konuşmaz olduk. Bir de bu açıdan bakarsak bu süreci kim manipüle ediyor sizce?
Adına ne derseniz deyin bu sorun kötü yönetimin sonucudur ve ülkemiz neredeyse çeyrek asırdır aynı liderin yönetiminde. Şimdi hatalarının bedelini kaybettikleri belediyelere ve hayvan severlere ödetmek istiyorlar.
Siyaset kurumunun, bizi çocuklar ve köpekler arasında bırakan “kurnaz”lığa cevap olarak, iyi bir yönetimle tüm canlılara güvenli bir hayat sağlaması gerekiyor. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin güvende olduğu bir ülke yaratmak bizim gibi doğayla uyumlu, onunla iç içe yaşayan bir millet için zor olmasa gerek.