Sol/sosyalistler ‘Kahrolsun ABD!’ diyebilecekler mi?!

Her şehit verişimizde, Suriye ve Irak’ta PKK’nın konduğu, mevzi aldığı alanları vuruyoruz. Her şehit verişimizde âdeta öldürme yarışına giriyoruz. “Bölücülerin saldırısında 6 şehit verdik, 9 şehit verdik, biz 12, 30, 40, 90 PKK’lıyı etkisiz hâle getirdik.” diyoruz.

Meşru ile gayrimeşru hiç kıyas edilir mi? Üstelik bu etkisiz hâle getirmek de gülünç. Daha önce de yazdım. Maksadı bilinmeyen bir ifade. Ya öldürülmüştür ya teslim alınmıştır ya bir yerde kıstırılmış, kıpırdayamaz hâle getirilmiştir. Ne kastediliyor? Halkın olanları çözmelerini, anlamaya çalışmak için kafa yormaları mı bekleniyor? Halka sorulsa, “Gebersinler!” der. Hadi “Geberttik!” denilmesin, fiilin adı konulsun, kafa karıştırılmasın.

Biz PKK ile değil; ABD ile mücadele ediyoruz. Hususiyetle Netanyahu çetelerinin Gazzelileri soykırıma uğratmalarından sonra, soykırıma uğratılanlar açıkça desteklenince, ABD bize tavrını netleştirdi. ABD ile düşmanız artık.

Dolmabahçe Sarayı’nda “güvenlik toplantısı”ndan sonra yapılan açıklamada, adı konmasa bile ABD (=İsrail) kastedilerek şu cümleler kuruluyor:

“Terör örgütü, Suriye ve Irak sahasında köşeye sıkıştıkça, örgütü yeniden palazlandırma, yeniden canlandırma girişimleri de hız kazanmıştır. Son dönemde hudutlarımız dışında görev yapan birliklerimize yönelik artan terör eylemleri, örgütü semirtme senaryolarının sinsi birer parçasıdır. Türkiye, hangi bahaneyle ve sebeple olursa olsun güney sınırları boyunca bir ‘teröristan’ kurulmasına kesinlikle izin vermeyecektir. (...) Türkiye düşmanlarının taşeronluğunu üstlenen bölücü alçaklardan döktükleri her damla kanın hesabı misliyle sorulmaktadır ve sorulacaktır...”

ABD’ye tavır net ortaya konmalıdır. Bir NATO üyesine saldırıyorlar, ABD destek veriyor. Artık “Ey Amerika!” denilmelidir.

“Ey Amerika!” öfkesini sol/sosyalist/komünistlerimizden de bekliyoruz.

Geçmişte “Kahrolsun Amerika!” sloganını yazmadıkları duvar bırakmamışlardı. Şimdi ise ABD’nin Türkiye’ye dolaydan silahlı saldırısına karşı bir tavırlarını görmüyoruz.

Tabiî etnikçi siyasî İslâmcılar da aynı kategorideler. Ne PKK’ya ne ABD’ye bir söz ettiler, ne şehitlerimiz için başsağlığı dilediler!

Hangi siyasî İslâmcı kanadı kastettiğimi anlamışsınızdır. Ak Parti’nin TBMM’ye taşıdığı HÜDA PAR, PKK ile mücadelemizde, eski PKK/HDP, şimdiki PKK/DEM’likçilerle aynı çizgideler. PKK saldırdıkça, askerlerimizi şehit ettikçe, HÜDA PAR’cıların da PKK/DEM’likçilerin de içleri soğuyor. Sessizliği başka türlü izah edebilir miyiz?!

TBMM’de iki sol parti daha var: TİP (4 milletvekili. Biri hapiste) ve Emek Partisi (2 milletvekili). Onlardan da resmî açıklama yok. (TİP Milletvekili Sera Kadıgil, Burdur’da, partisinin il başkanlığı açılışında, üzerlerine fazla gelindiğinden olacak, “Dokuz canımızı daha yitirdik.” dedi. Geri sözleri demagoji.)

Çözüm/Çözülme döneminde PKK’nın önü alabildiğine açılmış, HDP’liler Abdullah Öcalan’dan akıl almaları için İmralı’ya taşınmışlardı. PKK tarafı, HDP milletvekillerinin 2013’te, o akıl alma seanslarını “Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa (İmralı notları)” adıyla kitaplaştırdı. Abdullah Öcalan’ın şu sözleri solun sessizliğini açıklar:

A. Öcalan: Biz bu süreci Solun da önünü açmak için yürütüyoruz. Sol dirilecek, bastırılan solun önünü açıyoruz. Onların da legalleşmesi gerekiyor. Burjuvazi zor ile bastırdığı için biz illegaliteyi seçmek zorunda kaldık. Yoksa normal olan legalitedir. Parlamentonun ileride yapacağı çağrıyla sol da legalleşecek. AKP muhafazakârdır, diğerleri milliyetçi-ulusalcı. Arada muazzam bir boşluk var. Sol bunu doldurabilir. Mustafa Suphi’lerden bu yana sola yapılanların hesabını soracağız. Ben sol gelenekten geliyorum. Ama sosyalizmi bilimsel ele alıyorum.” (s. 50)

Abdullah Öcalan soldan geliyormuş ama sosyalizmi bilimsel ele alıyormuş! “Bilimsel sosyalizm”in diğer adı “komünizm”dir.

***

Eski Millî Eğitim Şube Müdürü, “Okulla Başlar Başarı” kitabının yazarı Ömer Gül’ü kaybettik. Ömer, eski 12 Eylül 1980 Darbesi öncesi netameli günlerin İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı ve MHP İstanbul Milletvekili yazar-şair merhum Mehmet Gül’ün kardeşi. Aynı ilçede büyüdük. Ömer, en son ağabeyi için bir kitap hazırlamıştı. O kitabın “Sunuş”unu yazmış, Mehmet Gül’ün adının geçtiği yazılarımı vermiştim. (Kitap Post Yayınları’ndan çıkacak.) Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.

Yazarın Diğer Yazıları