Sokak eylemleri ne istiyor?
Toplumsal barış ve ülkenin birlik beraberliği adına herkesin cevaplaması gereken bir soru var: Türkiye kuruluş iradesine ve varoluş bütünlüğüne karşı sokakları kavga alanına çeviren DTP’nin kurtarılmış bölgeler yaratma stratejisine teslim mi olacak, yoksa anayasal düzenin devamlılığı adına kurulu düzenin yaşaması için elinden geleni mi yapacak?
Soru bu?
Bu sorunun cevaplandırılması adına siyasal iktidarın şimdiye kadar olup biteni şikâyet etmenin ötesine geçemediğini üzülerek görüyoruz. Üstelik iş başında bulunan iktidarın böylesi tehditler karşısında iktidar gücünü esirgediğini, parti toplantılarına olağanüstü korumayla gittiğini hayretle seyrediyoruz.
Böyle bir tutum, bir yetersizliğin ve iktidar gücünü etkili bir biçimde kullanamamanın bir sonucu mu; yoksa olayların belli bir seyir almasını bekleyerek, iç düzeni bozan anarşist güçlere bol bol suç işleme fırsatı tanıyarak gelecekte etkili bir darbenin olgunlaşmasını beklemek midir onu da bilemiyoruz. Fakat hangi seçenek uygulanırsa uygulansın ortak yaşam alanı olan kamu düzeninin açıkça ve hem de göstere göstere bozulduğu, devlet gücünün yetersiz gibi gösterildiği açıktır.
Devlet gücünün etkisizleşerek, devleti bölmeye kalkan gücün kurulu iktidarı egemenlik sahasının bir bölümüne giremez hale getirmesi asla kabul edilebilir bir durum olamaz. Bu durumda devletin sadece yürütme gücü değil, aynı zamanda öteki güçleri yargı ve yasamanın da ne yaptığı sorgulanır. Hukuk düzeni içinde verili hakların hiçbiri o hakları verenleri ortadan kaldırma hürriyetini içermeyeceğine göre anayasal hakları anayasal sınırlar içinde kullanmayan, üstelik bunu açık ve net bir biçimde siyasal bir tehdit aracı olarak kullananlara verilecek cevaplar yasalarda bellidir.
Siyasal iktidarın, anayasadan doğan güçlerini, kamu düzeni, ülkenin ve vatanın bütünlüğü için ertelemesi ve/veya bir süre göz ardı etmesi ancak, bölücülerin işine gelir.
Son zamanlarda DTP’nin anayasanın verdiği seçme ve seçilme gücünü anayasaya sadakat ölçülerinin dışına çıkarak kötüye kullandığı, milletvekili yeminine bağlı kalacak davranışlar göstermediği net bir biçimde hem de kendi söz ve açıklamalarıyla ortada durmaktadır.
Bunun da ötesinde DTP parti teşkilatlarının sokak hareketlerini destekleyen açıklamalarıyla, aynı zamanda uluslararası çocuk haklarını hiçe saydığı, Türkiye’de kurulu bulunan iktidarı tehdit ederek ülkenin bir bölümünü sözde kurtarılmış bölgeler haline getirerek adeta işgal etmeye çalıştığını herkes biliyor.
Öyle ise baştaki soruya dönerek yeniden ve hem de yüksek sesle sormamız gerekiyor: Türkiye, başta kurulu iktidar ve egemenliği bölüşen temel kurum ve kurulu kuruluşlarıyla ne düşünüyor ve ne yapıyor?
Eğer palanlı ve tasarlanmış bir kararı yok ve olaylar gerçekten kendi seyrinde ilerliyorsa biliniz ki birileri ülkenin bölünmesine çoktan razı olmuş ve kamuoyunun bölünmeyi kabul etmesi için uygun şartların oluşmasını bekliyor demektir; yok eğer bilinçli bir karar var ve bu adamlar işledikleri suçlar altında boğularak ebediyen yok edilmek için müsamaha görüyorlarsa o başka. Ancak ikinci durum oldukça tehlikelidir. Durum kontrol edilmeyip ipin ucu kaçırılır ve gelişmeler toplumsal tetiklenmelerle bir karmaşaya dönüşürse emin olunuz hiçbir irade kaosu yönetemez.
Ne yalan söyleyeyim ben, Türk devletinin, varlık sebeplerini ortadan kaldırmak isteyenler karşısında bir düşüncesi ve planı olduğunu düşünmek istiyorum. Lakin gelişmelere baktığımda, geleceğin öyle olmadığına dair hisler taşıyor ve endişeleniyorum. Sanki birileri, hepimizi “Ne yapalım başka çaremiz kalmadı. Mecburen Türkiye’yi bir federasyon yapacağız. Yeter ki bu ayrılıklar bitsin” noktasına götürüyor gibime geliyor. Çünkü sokak hareketlerinin benzer örneklerini biz 12 Eylül 1980 öncesinden hem tanıyor ve hem de bilfiil uygulamalarını yakından biliyoruz. İşte tam bu noktada devletin kendini yaşatma, kurumlarının gelişmeleri kontrol ettiklerini belli edecek bir işareti varsa görmek istiyoruz. Eğer göremezsek ey millet biliniz ki idrakimize deli gömleği giydirmek isteyenler, bizi razı etmek için şartların olgunlaşmasını bekliyor.