Siyonistlerin eli daha kuvvetlendi
ABD’de cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilmek için, Siyonistlere sınırsız imkân tanınması gerekir.
ABD tamamen Siyonistlerin kontrolünde. Siyonistlere karşı tavır gösteren, çekeceği cezayı da göze almış demektir!
Kamala Harris’in, 5 Kasım 2024 seçimini, Donald Trump karşısında az farkla da olsa kazanacağı gösterilirken, Trump, Kamala Harris’i ezdi geçti. Kadınlar bile hemcinsleri için çalışmadılar. Erkekler de ABD’de ilk kadın başkanın Kamala Harris’in olmasını isteyebilirlerdi. Kamala, Hindistan göçmeni bir anneyle Jamaika göçmeni bir babanın kızı. Göçmenlerin ne kadar oyunu alabilmiştir?
Harris 2020’de, Demokrat Parti’den başkan aday adayı idi, ama emeline ulaşamamıştı. O başarısızlığını da hatırlayanlar olacak ki, oyunu esirgedi desek de yenilgide asıl rol oynayan olumsuzlukların hiçbiri bunlar değil; tek sebep Trump gibi Siyonistlere sonsuz desteğini açıklayamaması, arada hak-hukuktan bahsetmesidir. Trump deli dolu, ölçüsüz. Ama son kertede hesabını biliyor. Filistinlileri bile seçim propagandasında kürsüye çıkardı, destek istedi.
Amerika’da Yahudi sayısı 7 milyonun üstünde. Filistinliler de var. Ama devede kulak. Burada rol oynayan 7 milyon da olsa, 350 milyonluk ABD’de nasıl rol oynayabilir?! Asıl rol 7 milyonun gücü, hâkim olduğu sahalar ve sahaların stratejik noktaları. Öncelikleri zenginlik, sonrası ilimde ilerleme.
Yahudilerden Nobel kazananların sayısını biliyor musunuz? Aşağıda rakamı vereceğim. Yahudilerin dünyadaki toplam nüfusu en fazla 15-17 milyon. Türkiye’nin nüfusu 90 milyona dayandı. Ve bizde üç Nobel ödüllü var. İkisi zaten ABD’de yaşıyor. Orada yetişmişler, orada yer bulmuşlar. Türkiye’de yaşayan ise “Türk”e düşman. Kazanmasında rol oynayan bu düşmanlık.
Yahudiler her yerde kendilerini gösterdikleri, birbirlerine destek oldukları için çok şey elde ettiklerini düşünebilirsiniz. Daha ötesi, kendilerinin din-iman bağlantıları, ufka yönelik hedefleri, araştırıcı karakterleri... Din iman bağı, insanı ister istemez “şüphe”den uzak tutar ve ilim yolunda, bir engel görülür. Yahudi bu sınırı aşmış, “Din de benim, ilmim de” demiş, bir tarafta sınırlanmış inancı, diğer tarafta ilim için sonsuz şüphesi. İkisini paralel götürmek için üstün zekâ mı, yoksa, rayına oturtulmuş bir sistem mi gerekli? Önce bunu düşünmeliyiz.
İlim, kültür sanat, hatta barış... İşte hangi dalda ödül veriliyorsa, Nobel üzerinden Yahudi’nin yerini belirlersek “dünya hâkimiyeti”ndeki yerini de belirlemiş oluruz.
Aşağıdaki notlar Vikipedi’den:
1901-2023 yılları arasında Nobel ödülü ve Nobel Anma Ödülü’nü alan 965 kişiden en az 216'sı Yahudi veya en az bir Yahudi ebeveyni olan kişiler. Bu da ödül alanların hepsinin %22'si. Yahudilerin dünyada nüfus oranı %0,2. Kazananların payı dünya nüfusundaki paylarının 110 katı.
Nobel’in bütün dallarında Yahudilerin ödülleri var. En az ödül “barış” dalında. Onda bile 9 ödüle sahipler.
Aklınıza “kayırma” gelecektir. Elbette kayırılmışlardır. İlk Kültür Bakanı Prof. Dr. Talat Sait Halman, Saul Bellow (1915-2005), 1976’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığında, “Saul Bellow Yahudi olmasaydı bu ödülü alamazdı.” diye yazmıştı.
Ne kadar kayırılırlarsa kayırılsınlar, bir gerçekle karşı karşıyayız. Yahudi, ilimde, sanatta, siyasette, her şeyde söz sahibi.
ABD başkanlık seçimine dönersek…
Başına kipa giymeyen, hiçbir aday ABD’de başkan seçilemez. Bütün başkan adayları, Kudüs’te Ağlama Duvarı’nı ziyaret etmişler, Musevîler gibi başlarına kipa takmışlar, fotoğraf çektirerek her yere yaymışlardır.
(Ağlama Duvarı’na gidiyorsan, sana uzatılan bizdeki takkeye benzer kipayı alman için ısrar ederler. Benim başıma geldi. Ağlama Duvarı’na geçmek istediğimde elime kâğıttan kipa tutuşturmuşlar, takmamı bile beklemişlerdi. Takmadım tabii.)
Siyonistler ve destekçileri Trump’a başkanlığı kazandırdılar. Şimdi bedelini öde dediklerinde, Trump’a nereye kadar sınır açacak?
Göreceğiz.