Siyasette Peker baskısı
Peker''in açıklamaları sürüyor. İktidar nereye kadar sessiz kalacak? Kimse merak etmesin. Elbette sessizliğin bir sonu olacaktır. Türkiye, kirli ilişkiler ağını ağzı açık takip etmeye devam ediyor bundan sonra da devam edecek gibi.
Ne zamana kadar?
İktidar üzerindeki Peker baskısının yarattığı sıkıntılar günün birinde taşı çatlatıncaya kadar.
Özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili iddialar, yenilir yutulur cinsten değil. Söylenenler karşısında iktidar üzerinde hem siyasi ve hem de hukuki ve hepsinin üstünde de psikolojik baskı oluşturmadığını kim söyleyebilir.
Hiç kimse söyleyemez.
Saray istediği kadar görmezden, duymazdan gelsin. İstediği kadar yokmuş gibi davransın.
Hatta istediği kadar "Suç örgütü liderinin söylediklerinin hiçbir önemi yok" desin.
Durum değişmez.
Sedat Peker suç örgütü lideri olabilir, ancak söyledikleri hukuk açısından apaçık bir suç duyurusudur. Bu durumda ister istemez hukuk harekete geçmek zorundadır.
Geçmiyor ya da geçirilmiyorsa, iddialar sadece adı geçenleri zan altında bırakmaz. Aynı zamanda harekete geçmeyenleri de bağlar ve zan altında bırakır. Dolayısı ile iktidar sonsuza kadar kulağının üstüne yatamaz.
Bir başka neden de çökme, ele geçirme, haksız kazanç sağlama bağlamında adı geçenlerin ve bunları bilenlerin üzerinde yaratacağı sarsıntı. Bu tür olaylarda adı geçen bütün aktörler, ya olayların tarafında ya da karşısındadır. İşte bu ikilem alttan alta kaynayan çatlağın derinleşmesi demektir.
Bu çatlaklar nereye kadar dengede kalır?
Bu sorunun cevabı biraz tahammülsüzlüklerin su yüzüne çıkmasıyla ve iktidar baskısının taraflar üzerinde sürmesiyle alakalıdır. İşte bu sebepledir ki, çıkar ilişkilerinin dengesi pamuk ipliğine bağlıdır. Çıkarlar, şimdilik sert bir yüzleşmeye neden olmuyor, çünkü iktidar yaraya neşter vurmuyor. Eğer iktidar hukuk yollarını devreye soksaydı, herkes olayları kendi açısından anlatmağa başlasaydı, o zaman, ucu kime dokunuyorsa onlar cevap verecekti. Nitekim marina meselesinde Azeri iş adamı ses yükseltti ve Mehmet Ağar''ı mahkemeye verdi.
Peker''in anlattıklarında iktidar kanadının en güçlü kanatlarından biri olan Süleyman Soylu büyük yara aldı. İddialar yargı süzgecinden geçip aklanmadığı takdirde de üzerine yapışacak ve gerçekten itibar kaybıyla siyaset sahnesinden çekilecektir.
Siyaset kulislerinden yansıyan haberlere bakılırsa saray çevresinde eski pozisyonunu koruyamadığı gözlemleniyor. Artık içişlerini ilgilendiren toplantılara çağrılmıyor ve saraydan verilen fotoğraflarda görülmüyor. Bu durum "üstü çizildi" yorumlarına neden oluyor. Halbuki Soylu''nun özellikle terörle mücadele bağlamında oldukça iyi giden bir kabulü vardı. Sadece iktidar kanadında değil, aynı zamanda muhalefet kesimlerinde de büyük desteği vardı. Artık o destek sorgulanıyor.
Duraklama, toplumun büyük kesimlerinde bitti gibi. Bundan sonrası iniş sürecidir. Soylu, her geçen gün gerileyen bir siyasetçi haline gelmiştir. Şimdilik tek desteği Bahçeli olsa da ilerleyen günlerde Bahçeli bile savunamaz hale gelecektir.
Peki, Soylu giderse ne olur?
İktidarın önemli bir duvarı yıkılmış olur.
Terörle mücadele biter mi?
Terörle mücadele bizzat Soylu''nun şahsına bağlı bir olgu değil ki. İçişleri Bakanı ister Soylu olsun isterse başkası, eğer iktidar istiyorsa kaldığı yerden devam eder. Ve iktidar kim olursa olsun, Türkiye''nin terörle mücadelede geldiği yerden geriye dönmesi de mümkün değildir.
Sonuç olarak, saray ve çevresi istediği kadar görmezden gelsin. Ekonomik yıkımın yarattığı sarsıntı kadar suç ifşaatlarından derin yaralar almıştır. Sakladıkça da üzerine yapışıp kalmaktadır.