Sistemi sarsan videolar
Peker videolarını yayınladıkça herkes "Savcılar nerede" diyor ve soru boşlukta kayıp oluyor. Siyaset kurumu da hukuk kurumu da sessizliğini koruyor.
Peki bu neyin alameti?
Bu Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin alameti.
Sistem, kendi içinden yükselen çürümeye karşı tepkisiz kalıyor. Cevap veremez konumda bekliyor.
Halbuki olması gereken bu değil.
Partili Cumhurbaşkanlığı hukuk sistemi, anında tepki verip, kendi koyduğu (tabii varsa) adalet mekanizmalarını çalıştırması gerekirdi. Lakin çalıştırmıyor. Bir tek kişi, büyük iddialarla kurulan ve referandumla sonuçlanan Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini konuşamaz hale getirdi.
Sistem iddiaları araştıramıyor.
Şaşılacak şey.
Peki neden?
Çünkü sistem, kendi sonunu getirecek bu kirlilikte boğulmaktan korkuyor.
Öyle ise tam anlamıyla bir çürüme ve tam anlamıyla bir sistem sorunuyla karşı karşıyayız.
İlginç!
Afallamış öylece bakıyor.
İşte size tükenmişlik hali.
Türk demokrasisi ve elbette Türk Devleti bunu hak etmiyor.
Türk Milleti hiç hak etmiyor.
Peki ne olacak?
Bekliyorlar.
Sedat Peker bir an önce ne söyleyecekse söyleyip bitirsin ve bu kâbus bitsin diye. Gündemden düşsün ve başka şeyler konuşulmaya başlasın diye bekliyorlar. Lakin Peker açıklamaya devam ediyor. Çünkü sonuç almak istiyor. Henüz bir yaprak düşüremediği için öfkeleniyor olabilir. Bütün bunlar olurken iktidar cephesinden bildiğimiz nakarat yükseliyor.
"Suç örgütü liderine inanılır mı?"
He, inanılır.
Siz, inandınız da PKK elebaşısını 26''ncı Genelkurmay Başkanı''nı tutuklamak için şahit gösterdiniz ya.
Başka?
"Bu adam CIA, MOSSAD''ın adamı" diyorlar.
Allah, Allah!
Demek MOSSAD''ın adamı. Öyle ise yıllardır içinizde ne işi vardı? MOSSAD''ın veya CIA''nın adamına niye koruma verdiniz?
Seçimlerde neden kahve dağıttırdınız.
Niçin mitingler yaptırdınız?
Bir de halka alkışlattınız?
"Bilmiyorduk" mu diyeceksiniz.
"Bilmiyorsanız orada ne işiniz var" deriz biz de. Bırakın, kimin ne olduğunu bilen gelsin.
Yıllardır Peker''in anlattıklarından çok daha fazlası anlatılıyor ve biliniyor bu ülkede.
FETÖ borsasından tutunuz da uyuşturucu-siyasetçi ilişkisine kadar hepsi haber yapıldı. Yorumlandı ve kitap haline getirildi.
Yolsuzluklar da öyle.
Daha dün Man Adası''nı tartışmadık mı?
Çok değil bir ay evveline kadar Sezgin Baran Korkmaz haberlerini okumadık mı?
Yıllar önce Doğan Medya''nın 750 bin dolara satıldığını, bunun için Ziraat Bankası''nın kredi açtığını, bu bankanın böyle bir iş için kredi açıp açamayacağını tartışmadık mı? Aydın Doğan''ın köşeye sıkıştırıldığını bilmiyor muyduk?
Biliyorduk.
Hepsini ve daha pek çoğunu biliyoruz ve okuduk.
Peki ne oldu?
İktidar gücü, ele geçirdiği medya ile muhalefeti suçladı. Olayların toplum katmanlarına yayılmasını engelledi. Ve en önemlisi de hukuk düzenini yerle bir ederek, hukuku siyasal amaçları için bir sopa gibi kullanmaya başladı.
Man Adası diyen mahkemelik oldu.
Gözünün üstünde kaşın var diyenler Cumhurbaşkanına hakaretten ceza aldı.
Şimdi?
Şimdi, "Bir musibet, bin nasihatten daha iyidir" atasözü gerçek oldu ve gereğini yapıyor.
Neymiş MOSSAD ajanıymış.
Neyse ne. Önemli olan söyledikleri. Doğru mu yanlış mı, ben ona bakarım.
750 bin doları aldın.
Kahveyi dağıttın.
Maske yasağında maske götürdük dedin.
Peker''i Kıbrıs''a götürdün.
Daha ne olsun.
Gerisi gelsin görelim bakalım. Daha neler öğreneceğiz.