Sıra CHP’de mi?
N’oldu şimdi? Amerikancılık bitti mi yoksa “yeni şeyler söylemek zamanı” mı? Sekiz günlük ABD ziyaretinde Tayyip Erdoğan’dan sonra Abdullah Gül de aradığını bulamadı mı?
Haberlere bakılırsa öyle.
Obama’yla ayıp olamasın kabilinden ayaküstü bir kaç kelamdan sonra, asıl görüşmenin alt düzey statüye yönlendirilmesi, işlerin eskisi gibi yolunda olmadığını gösteriyor.
Peki niye?
Çünkü Orta Doğu’da bozulan dengelerin yeniden kurulması gerekiyor. Kim ne derse desin ABD Büyük Orta Doğu hedefini gözden geçirmek zorunda kaldı. Hem Mısır’daki başarısızlığı, hem Suriye’de ummadığı dirençle karşılaşması ve üstüne üstlük dünya dengelerinin 11 Eylül İkiz Kulelere saldırıları sonrasında epey farklılaşması ister istemez süper gücün oyununu bozdu.
Rusya ve Çin faktörünün beklenenden daha hızlı bir biçimde uluslararası alanda yetkinlik kazanması, eş zamanlı olarak bir de ekonomideki gidişatı istikrarlı bir biçimde sürdürmeleri, Atlantik ittifakını düşünmeye itti.
ABD, 1990’dan sonra Sovyetlerin çökmesiyle gerçekleşen tek süper güç rolünü başarıyla oynayamadı. Dünyanın neresine gittiyse oraya demokrasi adına karmaşa götürdü. Üstelik milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Artık bir Amerikan özgürlükçülüğünden söz edilemez. Bu durum aynı zamanda Amerikan ideolojisinin de sonudur. Sovyet ideolojisi 1990’lı yıllarda, ABD ideolojisi ise Suriye kriziyle birlikte çöktü.
11 Eylül İkiz Kulelerinin yıkılmasıyla başlayan yeni dönem Amerikan stratejisi, Suriye’de hezimetle sona erince bu durumda ABD’nin yeni dünya dengelerinde kendine yer bulması ve yeni stratejiler geliştirmesi adeta zorunluluk haline geldi. Ancak, Türkiye’deki ortakları, buna hazır değildi. Onu da bırakın, bir de durumun gidişatını kabullenmekte zorlanıyor. Bu da yetmiyormuş gibi üst perdeden avazı çıktığı kadar bağırarak, ortalığı karıştırıyor. E, böyle durumlarda ne olur? Güçlü ortak, karar değiştirir.
Olan budur.
Buraya kadar olanı biliyoruz da bundan sonrası ne olacak? Yani ABD Türkiye’den kime göz kırpıyor olabilir?
Bu sorunun cevabını geçenlerde CHP’liler verdi. Hem de büyük bir müjdeyle.
ABD’den kedilerine ödül verildiğini açıkladılar. Açıklamanın devamından anlaşıldığına göre pek yakında ABD’de olacaklar.
Büyük ihtimalle CHP heyetiyle de Obama görüşmeyecek. Ancak, alt düzeyde yakın gelecek değerlendirilecek.
Olmaz sanılan bu durum Türkiye içinde de makul karşılanacak. Zira Türkiye kamuoyu Suriye meselesinde genel anlamda CHP gibi düşünüyor. Burada temel sorun, ABD’nin Türkiye’de hâlihazırda iş başında bulunan hükümete verdiği Kürt açılımı görevinin geleceği.
Açılım ve buna dayalı gelişen politikalar ve daha da önemlisi, CHP’nin açılım sürecindeki kararsızlıkları ve hatta çatışmaları, ileride olacakların bir ön hazırlığı olarak algılanabilir. Yani gelecekte ABD-CHP yakınlaşmışı gerçekleşirse, ABD’nin Kürtler için verdiği görev akamete uğramamalıdır. AKP giderse yerine kurulacak CHP hükümeti, gelinen süreci tersine döndürecek bir çaba içinde olmamalıdır. İşte olup olmayacağının yansımalarını anayasa çalışmalarında, demokratikleşme sürecinde dillendirilen Tunceli’nin adının “Dersim” olması yönündeki CHP ilişkili tartışmalarda görüyoruz.
Bu gelişmelere bir destek de okyanus ötesinden geldi diyebiliriz. el-Kaide ve el-Nusra gibi örgütlerin İslam’la ilişkisinin olamayacağına yönelik cemaat görüşü/fetvası, hükümetin Suriye bağlamında bu örgütlerle olan ilişkisi dikkate alındığında tam da Cumhurbaşkanı Gül’ün ABD’de bulunduğu sırada ve üstelik yine tam da Obama’dan randevu alamamasının üstüne tuz biber ekiyor mu bilinmez. Ancak bu yorum (fetva) CHP’nin görüşüyle örtüşüyor. Yoksa geçenlerde CHP-Cemaat ilişkisinden söz edenler haklı mı?
Bilmiyoruz.
Ancak pek yakında göreceğiz.