Şimdi o Tek Adam!
Yüksek Askerî Şurâ’daki düzen her şeyi anlatıyor.
Başbakan Recep T. Erdoğan, masanın başında tek başına; sağında ve solunda kimse yok...
Bundan böyle karar o “Tek Adam” ın...
Ne diyeyim... Becerdi ve o masanın başına oturdu!..
Ustası merhum Necmettin Erbakan’ı hatırlıyorum.
28 Şubat vetiresi... Komutanlar bastırıyor. Başbakan Erbakan ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller direniyor görünüyor.
Erbakan bir yemek daveti veriyor... Komutanlar masada. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, yemek masasına bakıyor. Her şey var, bir şey yok!
Alkollü içki!
Garsonu çağırıyor:
“Evladım, rakı getir.”
Rakı bulunup getiriliyor.
Davet Erakan’dan. İçki ikram etmiyor. Normal değil mi? Daveti ben veriyorsam benim sunduklarımı yer içersiniz. Benim listemde şu şu var. Sen davet sahibinden bile izin almadan rakı getirt.
Erbakan son derece nazik bir kişilik.
Rakı talebinin altında yatanların elbette hepsini biliyor ve Org. Güven Erkaya da “laikliğini” vurgulamak istiyor. Ne ile? Rakıyla!...
Bu vak’alardan biri.
Bir diğeri:
Erbakan bir yerde Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı ile... Yanlış hatırlamıyorsam depolardaki hububat fazlalığından bahsediliyor. Demek istiyor ki istihsal bol, ekonomik sıkıntı olmayacak.
Hububat İsmail Hakkı Karadayı’yı niye ilgilendirsin ki... Onun işi silâhla.
Erbakan ise “sıcak ilişki” kurma derdinde. Hiçbir şirinlik, hiçbir yaranma refleksleri, hiçbir yutkunma işe yaramadı... Üzerlerine üzerlerine geldiler ve Erbakan-Çiller ikilisinin hükûmetinini örtülü bir darbeyle devirdiler.
Erdoğan bütün bunları o koca defteri var ya, yanında taşıyor, işte o deftere -muhtemelen- şifreyle tek tek not etti. Belki, unutmadıysa, Osmanlı yazısıyla not etmiştir. (Bazen ben de Osmanlı yazısıyla notlarımı alırım; şifre gibidir!)
Erdoğan o masanın başında tek oturmayı ilmik ilmik hazırladı.
Önce istihbaratı, sonra adliyeyi, kendisine destek çıkan grupları, basın-yayın organlarını sıkı bir işbirliğine soktu... Karargâhlarda olup bitenleri anında haber aldı ve gereğini yaptı... 44 general ve amiral içeride... Daha alt rütbeleri, emeklileri saymıyorum.
Karargâh dışındakileri de “Ergenekon” dedi, topladı.
28 Şubat’ın rövanşı fecî oldu.
Şimdi o Tek Adam!
Kim bu Burkay? Devlet Başkanı mı?
“Kemal Burkay kim?” diye herkes birbirine soruyor.
Öyle bir alâyıla valâyıyla ülkemizi şereflendirdi ki, insanlar şaşırıp kaldı.
Tek bilinen “Gülümse” başlıklı bir şiir yazmış. PKK gösterilerinde boy gösteren bir kadın şarkıcı besteleyip okuyormuş. (Şiir, mahallî bir dilden tercüme değildir; doğrudan Türkçe hissedilmiş ve yazılmıştır.)
Adam 31 yıldır Türkiye dışındaymış.
Türkiye’yi şereflendirdiği(!) için devlet töreni düzenlendi. İstanbul vali yardımcısı Ahmet Aydın: “Tu bi xêr hati Welatê xwê...” (Memleketine hoş geldin) diyesiymiş.
Ahmet Bey! Hakikaten bu sözlerle mi karşıladın muhterem (x) ülkesinin devlet başkanını?! Kimileri “Kürt aydını” diyorlar.
“Fransız aydını”,“İngiliz aydını” der gibi “Kürt aydını”!
Neden Boşnak aydını, Arnavut aydını, Abaza aydını, Zaza aydını... yok, “Kürt aydını” var... Türkiye’nin içinde bir başka devlet mi var?
Bu zat Türkiye’de yaşamış, Türkiye’de politika yapmış.
Türkçe yazıyor, Türkçe konuşuyor, üstelik Kürt değil Zaza; Zaza asıllı bir Türk!
Öcalan’dan önce Türkiye’yi bölmek için kolları sıvamış; Kürdistan Sosyalist Partisi’ni kurmuş ve kanun dışı iş yaptığı için hapsedileceğini anlayınca Türkiye’dan kaçıp hâmilerine sığınmış.
Bir “mazlum” dönmüş oluyor! Bülent Arınç, K. Burkay için, devlet adamı ciddiyetinden uzak, övgüler döktürmüş; tam bir sululuk örneği.
Devlet Bakanı Egemen Bağış adamla görüşmüş. Ne oluyoruz? Ne bekliyorsunuz?
Kemal Burkay, Abdullah Öcalan’la protokol yapmış, Türkye’yi birlikte bölmek için anlaşmıştır. Daha neler yaptığını, niyetinin ne olduğunu sırası geldikçe ayrıntılı yazacağım.