Sevenlerin türküsünün şairi Makal -I-
Yazık olur yenileyip seversen
Eski sazı ayar eyle, çal, derler
Değerli okurlarım, Türk şiirinin ve halk biliminin büyük ustalarından Tahir Kutsi Makal’ın vefatının 25. yılında sanatı üzerinde duracağım.
1937’de Acıpayam’ın Oğuz Köyü’nde doğan, Acıpayam Ortaokulu’nda ve Denizli Lisesi’nde okuyan. İstanbul’da gazetecilik öğrenimi yapan Makal, 1985’te Konya’da düzenlenen Uluslararası Halk Edebiyatı Kongresi’nde Bilinmeyen Şiirleriyle Zefil Necmi adlı bildirimi sunarken söylediğim:
“Zefil Necmi dünya bana dar oldu
Masiva elinden işim zor oldu
Feryad-ı figanım ah ü zâr oldu
Saz oldu vücudum tel ne ilazım”
diyen Necmi’nin şiir dünyasını yorumlayışım dikkatini çekmiş arada yanıma gelip elime bir Tarla dergisi uzatıp: “Ben Tahir Kutsi Makal”, Zefil Necmi ile ilgili yazını bu dergiye gönder. Nerede buldun bu âşığı, elinde kaç şiiri var gibi soru yağmurundan sonra sempozyum boyunca sohbetlerimizde yaşamı boyunca süren bir dostluğun temelini atmıştı.
Tarla’da pek çok şiir ve yazımı yayınlayan Makal. İnönü Üniversitesi’nde düzenlediğim Malatya ve Çevresi Halk Kültürü Sempozyumlarının üçüne de katılmış, her etkinliğimizde yer almıştı, Ben de Rektör Engin Gözükara’ya, Makal’a Fahri Doktora verelim önerim yerinde bulunmuş, Makal hakkında yazdığım rapora dayanarak Üniversite Senatosu oy birliği ile Fahri Doktor ünvanı vermişti.
Tahir Kutsi’ye göre, çok şiir okumayan, şiir yazmamış olan edebiyatçı başarılı olamaz. Çünkü şiir, kişiye sözcük seçmek ve yerinde kullanmak disiplinini verir. Makal’ın şiiri herhangi bir akıma, ekole bağlı değildir. Bağımsızdır, fakat halk kaynağına dayanır şiirleri. Bu nedenle Çağdaş Karacaoğlan da derler Makal’a.
Şiirinde ve yazılarında folklordan yararlandı. Küçüklükten başlayarak halk edebiyatının içinde yetişti. Türküler, ninniler, ağıtlar içinde. Efe türküleri dinleyerek, zeybek oynayarak, Âşıkları dinleyerek büyüdü. Halk ozanlarına İstanbul’a gelişiyle de ilgisi kesilmedi. Gitti Çukurova’da Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun bilinmeyen deyişlerini derledi.
Safiye Ayla’nın Pera Palas’ta Makal’ı bana anlatırken; “Senli-benli konuşmayla bütünleşmiş, sıcakkanlı, sevecen tavırları ile hemen herkesle kolayca diyalog kurmayı iyi bilen Makal’ın, yerinde duramayan yapısına karşın son derece hassas, duygulu eserlerinde de sergilenen zengin bir iç dünyası vardır.” sözü hala kulaklarımdadır.
Candan, içten, samimi tebessüm çiçeklerini yüzümüzde açtıran, yaşına bakmadan
sevenlerin türküsünü söyleyen şair demek yakışır Makal’a diyorum. Çünkü, büyük aşklar büyük şiirleri doğurur. Gizli aşklar da, ikinci, üçüncü aşklar da gizli şiirleri doğurur...
“Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var
Kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
Ömrümüzün geçtiği yolu bana sorarlar
Gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.” diyebilen Necip Fazil’dan ve:
“Gel be dilber zevk edelim
Orda yalnız ne yatarsın?
Acı şarap kadehime
Dudağından bal katarsın.”
diyen Nihal Atsız’dan sonra Tahir Kutsi çıkmış, şiirlerinde:
“Güzelliği ve güzelleri sev
İster yalı olsun, ister bizim ev
*
Sana bir âşık olayım da gör
Bir gönül düşüreyim
Renkten renge gireyim
Köprüleri ateşe vereyim
Sana bir âşık olayım da gör!..”
diyerek, aşkı, renkten renge girmek, cümle köprüleri ateşe vermek, deli divane olmak,
yüzünde güller açmak olarak tarif etmiştir.
Edebiyatımızda belli bir yaşın üzerine çıktıktan sonra şiir yazamayan birçok şair var. Şiirden el etek çektikten sonra ya nesre yönelen, ya da susan şairlerimiz de az değildir. Makal ne şiirden uzaklaşmış, ne nesirden kopmuştur. Nefes aldığı müddetçe yazmış ha yazmıştır.
Makal, 1992’de “Bana göre, dünyanın en güzel kızlarının başında Annabel Lee gelir. Çünkü o milyonlarca gönülde yer etmiştir.” deyişiyle sanki Edgar Allan Poe’nun “Annabell Lee” adlı, iki dizesi:
“Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.”
biçimindeki ünlü şiirini de kendisiyle özdeşleştirmiştir. Çünkü ömrü sevmelerle geçmiş, hayatın esasını sevgi olarak görmüş, özümsemiş bir şairin türküsüdür bazı şiirleri Makal’ın:
Babanız yine âşık çocuklar
Yüzünün gülüşü ondan
Erken gelişi ondan
Ve bu sefer iş berbat!
Babanız yine âşık çocuklar.
Aşksızlığı kaldırın mezara
Şiirin bini bir para gayri
Türkünün bini bir para
Cıvıl cıvıl kuş sesleri balkonda
Evde cıvıl cıvıl çocuk kahkahaları
Derim ki bu sevgide etmeli sebat!
Babanız yine âşık çocuklar.
Babanız yine âşık çocuklar
Mahzun duruş çoğaldı
Kalpte vuruş çoğaldı
Son resmi de yırtıver, at!
Babanız yine âşık çocuklar.
Duyurmayın ananıza, utanırım
Döğüş-kavga çıkarır, onu iyi tanırım
Sizi asar, beni keser, surat asar, surat!
Azar köftesi gelir sofraya, surat çorbası konur
Bırakın yüzüm gülsün ne olur
Bırakın hızlı çarpsın yüreğim
Bırakın bir daha âşık olayım
Bırakın erken öleyim
Duyurmayın ananıza, utanırım
Babanız yine âşık çocuklar.”
deyişine bakar mısınız.
Korkusuz, gözünü daldan budaktan esirgemeyen, sözünü her türlü bela karşısında bile kesmeyen Makal gibi birisi ancak bu kadar güzel, bu kadar içten, candan, samimi bir şiir yazabilir.
Bu şiir, 40 yaş üstündeki tüm sevenlerin şiiridir. Bu şiir değil, gönüllere serinlik veren bir sihirdir sanki.
Bu şiiri İstanbul Pera Palas’ta düzenlediğimiz İnönü Üniversitesi gecesinde Sibel Can gecikince boşluğu değerlendirmek için iki şiir okumuş ve mikrofonu bir şiir okuması için Tahir Kutsi Makal’a vermiştim. Makal, Babanız yine âşık çocuklar şiirini okuyunca hararetle ilk alkışlayan şeref konuğu, o dönemin Başbakanı Turgut Özal olmuştu.
Öz yaşamını yakından bildiğim Tahir Kutsi kızlarının adını Çeyiz, Çimen ve İklim
koyacak kadar doğa tutkunu, doğa aşığı bir şairdir.
Nerde benim can çiçeği kızlarım
Resimlere bakar, yine özlerim
deyip ayrılığına dayanamaz kızlarının.
Aşkı doğa temiyle yoğurması ayrı bir özelliğidir Makal’ın.
Rüzgârda saçların uçuşuyordu
Topladım öptüm
Ayaklarını yıkıyordu dalgalar
Tutup okşadım.
İzmit toprağına sinmişti kokun
İçime çektim.
Ray uzuyordu ovalar boyu
Tekerler dönüyordu
Tüm doğa çağırdı da gitmedim
Senden ses seda yoktu
Oysa
Gel desen gelecektim!
*
Güle fark atıyor tenin
Bütün şarkılar senin
Onun için seviyorum
Tahir Kutsi Makal, Petek, Yelken, Maya, İnanç dergilerini yönetmiş, vefatına kadar yayımladığı Tarla dergisiyle Türk halk kültürüne önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Beni 30. Sanat Yılımda Tarla’ya kapak yapan, pek çok şiir ve yazımı Tarla’da yayımlayan ve aldığı ödüllerle de dikkat çeken Makal, ilk ödüllerini şiir alanında almış; Müzik-San Vakfı’nın ve Turizm Yazarları Derneği’nin başkanlığını yapan, bir süre Türk Edebiyatı Vakfı’nın genel sekreterlik görevini yürüten Makal, “İstanbul Sevdalısı” adlı şiir ile 1953’te, Fethin 500. Yılı Şiir Yarışması’nda Birincilik Ödülünü ve 1955’te de Nasır dergisinin şiir yarışmasını 'Burası Denizli' şiiriyle kazanmıştır.
Yüreği Atatürk sevgisiyle atan Makal, Atatürk’e yazdığı şiirlerde bile:
Başında devrimler ölmez ve büyük
Merhaba Atatürk
Merhaba!..”
biçiminde, içten, samimi, candan halkça bir söyleyiş sergilemiştir.
Fakir İşi adlı kitabında:
“Bir baş soğan
Bir parça ekmek
Fakir işi
Dünya yansın, ne çıkar?
Yarım hasırım mı var?”
biçimindeki ilk şiirlerine yer veren; Fakir İşi, Babanız Yine Âşık Çocuklar ve Öpkü adlı üç şiir kitabıyla şiir serüvenini taçlandıran Tahir Kutsi Makal’ı özlemle anıyorum. (Devam edecek.)