Seçimden sonra AKP?
AKP “tek adam” partisi. Ülkesi ve partisini düşünen AKP’liler daha ne kadar sabredecekler?
Bu böyle sürmez. En az Saray’daki kadar AKP’li olanlar, onunla birlikte yola çıkanlar bir yerde isyan bayrağını çekeceklerdir.
Seçim arifesinde müdahalenin bir anlamı olmadığı gibi, ters de teper. Saray’daki ve adamları hemen bunu kullanırlar.
Seçimin bitmesini sabırla bekliyorlar.
Abdullah Gül, AKP’yi en az Saray’daki kadar taşıyanlardandır. Unutmayın ki Fazilet Partisi’nde “Başkanlığa talibim” diyen ve ciddî bir oy alan (521 oy) da Abdullah Gül’dür. Abdullah Gül’ün açtığı yolla Saray’daki yeni parti için cesaret bulmuştur.
Abdullah Gül’ün “Bu partinin kurucusuyum.” diye altını çize çize konuşması boşuna değil; “Madem ki kurucusuyum, madem ki, Erbakan’a rağmen Recai Kutan’ın karşısına ben çıktım, madem ki partinin ilk Başbakanı benim ve madem ki ben Cumhurbaşkanlığına lâyık görüldüm, benim ağırlığım kadar itibarım da olmalıdır.” demek istiyor.
A. Gül sabırlı adammış. İstiskal edilmesine, refüze edilmesine, görmemezlikten gelinmesine “lâ havle...” çekebiliyor.
A. Gül, Saray’dakinin kendisini “idare” etmek istediğini bilmiyor mu? Her şeyin farkında.
A. Gül’ün hanımının 24 Ağustos 2014’te, Çankaya’da, veda partisinde Saray’dakinin hık deyicisi bir gazetecinin elini sıkmaması ve sonra verdiği mesajdaki hedef “dönemin başbakanı” dır. Ne demişti Hanımefendi: “Ben her şeyi biliyorum. Şimdi ben de susuyorum, ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı ben başlatacağım!”
Kırılma noktası 17/25 Aralık’tır. Yolsuzluklar, hırsızlıklar sabit. Bu görüntünün AKP’nin içini dalgalandırmaması mümkün değildir. “AKP’nin ruhunu biz temsil ederiz.” diyen kesim şimdilik suskun; susmak zorunda. Çünkü Saray ve adamları öyle bir “paralel”, öyle bir “darbe” yaygaraları kopartıp suç bastırdılar ki, insanlar daha şaşkınlıklarını üzerlerinden atamadılar.
Seçimden sonra etekteki taşlar dökülecek.
Parti hazırlığı derinden derine yürütülüyor. AKP içinde kalıp mücadele vermenin bir mana ifade etmeyeceği belli. Hemen sustururlar ve hemen “paralel” kategorisine sokarlar; insan belini doğrultamaz. Onun için hiç bulaşmadan ayrı bir partide toplanmak ve 2001’de Ak Parti’nin çıkışı gibi bir çıkış yakalamak emelindeler.
Yeni pati kuracaklar Abdullah Gül’ü ve Ali Babacan’ı ikna etmek istiyorlar. Edebilirler de...
Abdullah Gül kendisinin etkisizleştirilmek ve hatta itibarsızlaştırılmak istendiğinin idrâkinde. Partiye bile ağız ucuyla davet ediliyor. Serok Ahmet’in: “Davet edilmeye bile gerek yok... Gelir aday olur.” demesi Abdullah Gül’e bir bakıma hakarettir. Böyle davet olmaz.
A. Gül daha önce bir hatırasını anlatmıştı. Dışişleri Bakanlığı sırasında Osmanlı şehzadelerinden Ertuğrul Osmanoğlu’yla karşılaşıyor ve soruyor:
“Neden Türk pasaportu için müracaat etmediniz?”
Ertuğrul Osmanoğlu şöyle cevap veriyor:
“Pasaport almak için müracaat etmek ve Türk olduğunu söylemek gerekiyor. Ben hepinizden daha çok Türk’üm.”
AKP yönetimi işte bunu anlamak istemiyor.
Gelecek çok şeye gebe.