'Saygı duymuyorum!'

Şu sözler Recep T. Erdoğan'ın. Tarih: 16 Şubat 2009:

"Türkiye'de yasama, yürütme ve yargı bağımsız biçimde, her türlü etkiden, her türlü baskıdan uzak şekilde, Anayasa'da tarif edildiği şekilde işlevlerini yerine getiriyor. Aynı şekilde kurumlarımız tam bir uyum içerisinde, koordinasyon içerisinde çalışmalarına devam ediyor. Yargının aldığı her kararı biz de memnuniyetle karşılamıyoruz, ülkenin, milletin menfaatine ters sonuçlar ortaya çıkabildiğini görüyoruz, ama yargının kararlarına karşı çıkıp da 'Ak Parti düşmanlığı yapıyorlar, hükûmeti yıpratmaya çalışıyorlar.' demiyoruz. Beğenmediğimiz her yargı işlemine karşı, yargıyı belli grupların hâkimiyetine girmekle, karanlık emellerin peşinde koşmakla suçlarsak, bunun vereceği zararları nasıl telafi edebiliriz? Hukuk sistemine biz inanmazsak, biz güvenmezsek, başkalarının inanmasını, güvenmesini bekleyemeyiz."

Şu sözler de Recep T. Erdoğan'ın. Tarih: 28 Şubat 2016:

"Ben AYM'nin verdiği karara sadece sessiz kalırım, o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Bu bir beraat kararı değildir, tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer direnmiş olsaydı AYM'nin kararı boşa çıkacak, şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM'e gideceklerdi. AİHM'den alacakları netice de bellidir. Fakat bu adımlar bana göre doğru adımlar değildir."

Cumhuriyet gazetesinin genel yayın müdürü ve Ankara temsilcisi, R. T. Erdoğan'ın düşman olduğu "Cemaat" kesimine karşı elindeki en büyük kozlarından biri olan Suriye'de muhaliflere giden silâhların ortaya saçılması ve bu görüntüleri Cumhuriyet gazetesinin yayınlaması yüzünden 92 gündür tutukluydular.

Hâlbuki o görüntüler bir başka gazetede daha önce yayınlanmış; hatta bir "yandaş" hanım gazeteci de, bunu hatırlatarak şaşkınlığını dile getirmişti.

Şu gerçek ki, iki gazetecinin tutuklanması abes. Daha önce bir gazetede yayınlanınca ses yok, Cumhuriyet'te yayınlanınca savcılar harekete geçiriliyor. Tek sebep, öncekinin aynı zamanda "Cemaat"e karşı da yayın yapması... Önceki gazetede de, sonraki gazetede de, kabul edelim ki gazetecilik yapılmıştır. Bari evvelden yayın yasağı konsaydı.

Cumhuriyet gazetesinin takip ettiği yol ortada... PKK'nın yayın organı âdeta. Mikro milliyetçilikte sınır tanımıyorlar, tam bir ırkçılıkla dörtnala Kandil'e koşuyorlar. Söz edilecekse buna söz edilmeliydi. İş "Cemaat"e uzandığı için Reis hukuka saygı duymuyor.

Hukuk; kişiler, gruplar, ideolojiler üstüdür. Kanun ne ise odur, öyle olmalıdır.

R. T. Erdoğan, bu iki gazetecinin kesinlikle ceza almasını istediği belli... İki gazeteci ceza alırsa, "Cemaat" mensupları hayli hayli alacaklardır.

Eğer AYM, HSYK'ya bağlı olsaydı, iki gazeteci için hak ihlâli kararının çıktığı o saatte toplanıp AYM'nin dumanını attırmışlardı.

Şimdi AYM'nin kararına uyan hâkimlerin durumunu takip edeceğiz. Çünkü Reis, "Mahkeme kararında direnebilirdi" dedi. Bunun anlamı şu: Bu mahkeme üyeleri gitmeli, "direnecek" üyeler gelmelidir! HSYK, belki şu anda toplantı hâlindedir!

Klişe sözü ben de tekrarlayacağım: Hukuk herkese lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları