'Savunma Tarihi'

Bugün kitap günümüzde, baro seçimleri yapılırken avukatlık mesleğinin tarihi üzerinde duracağım.

Türkiye''de Batılı anlamda "savunma" nasıl başladı?

Osmanlı Türkçesinde, "avukat" karşılığı Arapçadan gelme "mehâmî/mühâmî" kullanılırdı. Osmanlı Türkçesinde sonra "avukat" kelimesi de yer buldu. Orta Asya''da özellikle Özbekistan''da Rusçadan geçme "advakat" kullanılmakla beraber "Aklovcı" veya "hımoyechi" kelimeleri tercih edilir. Hemen anladınız; "aklovcı" aklayıcı, aklayan, temize çıkaran... "Himayeci" ise himaye eden, koruyan... "Mehamî" ile aynı kökten.

Av. Atilla Özen''in "Savunma Tarihi ve İstanbul Barosu" kitabının ikinci baskısı çıktı. (İnkılâp Kitapevi, 279 s.)

Avukatlık mesleğinin tarihini bütün ayrıntılarını Atilla Özen''in kitabından öğreniyoruz. Birkaç ara başlık alacağım:

"Osmanlı Dönemi İstanbul Barosu ve Avukatlık / Yabancı Avukatlardan Oluşan İstanbul Baro Cemiyeti / İstanbul Barosu''nun İlk Genel Kurulu Yapılıyor / İstiklal Mahkemesi''nde Yargılanıp Kürek Cezasına Çarptırılan Bir Baro Başkanı - Av. Lütfi Fikri / Cumhuriyet Dönemi İstanbul Barosu / Türkiye Barolar Birliğimin Temelleri Atılıyor / İstanbul Adliyesi Yangını ve Yeni Baro Binası Arayışları / Büyük Kanun (3499 Sayılı Avukatlık Kanunu) / Başkan Av. Hasan Hayri Tan İstifa Ediyor / Milletlerarası Barolar Toplantısı / Avukata Saldırı Protesto Ediliyor / İlk Solcu Başkan, Av. Dr. Orhan Arsal / / Cüppeli İlk Yürüyüşü / I 976 Genel Kurulu - Av. Orhan Adli Apaydın / Av. Turgut Kazan Dönemi (1988-1996) / Dr. Sadık Ahmet / TCK 141, 142 ve 163 - OHAL / Azerbaycan''da "Kanlı Ocak" / Siyasi Suikastlar ve Yargısal Gelişmeler / Gazi Olayları / Kazan - Kazan / Susurluk Kazası ve Hukuk Devleti / Mahmut Esat Bozkurt Hukuk Ödülü / Cadı Avı Başlıyor! Ergenekon / Baro Balyoz Mahkemesine Gidiyor / 15 Temmuz 2016 - Darbe Girişimi..."

Av. Atilla Özen''in "Savunma Tarihi ve İstanbul Barosu" kitabından bilmediğimiz çok şey öğreniyoruz. Kitabın sunuş yazısı İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu''dan. Mehmet Durakoğlu, "İlk Sözler" başlıklı yazısında "Atilla Özen, yıllarını verdiği baroda, tanımlanmış görev sahası ile yetinmedi. O sahanın hakkını verirken, bir yandan da yaşanmışlıkların izlerini sürdü. Bu eser, merakının onu götürdüğü yerde bulduklarının bir derlemesi... Her bir başlıktan ya da paragraftan yeni bir kitap yaratılabilecek özgünlüğün, özenle yakalanan ipuçları sanki... Çeksen gelecek." diyor.

"Kazan-Kazan" ara başlığı altında bu günleri andıran bir not okuyoruz: 1996''da, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, Irak gezisi dönüşünde, Kur''ân''dan cüz ezberleyen hükümlülerin ezberledikleri cüz sayısına göre şartlı salıverilmelerini öngören sistemin iyi olduğunu, değerlendirmeye alınması gerektiğini söyleyince, dönemin Baro Başkanı Turgut Kazan, "bu kepazelik ve saçmalık" diyor. Şevket Kazan''ın şikâyeti üzerine Turgut Kazan ifadeye çağrılıyor ve sonunda beraat ediyor.

Bugün de "fıtrat" diyorsun, "kader" diyorsun, tedbirsizlikten yiten canlar yittiğiyle kalıyor, "suç"u, -sümme hâşâ- Allah''a havale ediyorsun!

Irak''ta Kur''ân''dan cüz ezberleyen mahkûmlara "Ne anladın?", diye sorulduğunda cevabını veriyorlar. Ya bizde?!.. Bizim dilimiz Arapça mı ki bilelim! Ezberleyince mahkûm nasıl ıslah edilmiş oluyor?! Ezberlediğinden bir şey anlıyor mu? Hayatında tatbik edecek mi?

Onun için burada ısrarla, temyiz yaşına gelmemiş, küçücük yaşta çocuklara, teknolojinin gelişmediği bir çağda yaşıyormuş gibi, Kur''ân''ın ezberletilmesinin hiçbir mana ifa etmeyeceğini, üstelik bir "bilen" olarak yazaduruyorum. Onlar ise zamanı kavramaktan uzak, ideolojik sapmaları içinde kendileri boğuluyorlar ama beraberlerinde çocukları da boğuyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları