Sansür haftasına genel bir bakış
Cuma günü yaşanan sansür skandalları dikkate alındığında, sanıyorum ki bu haftayı sansür haftası olarak nitelemekte bir beis olmayacaktır.
Malumunuz, Instagram’ın Hamas Lideri Haniye’nin ölümü üzerine yapılan taziye paylaşımlarını engelleyerek kullanıcılarının haber alma, haber verme özgürlüklerini sınırlaması üzerine, Türkiye’de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, ‘bizim insanımızın haberleşme hürriyeti, ifade özgürlüğü vs. sınırlanacaksa onu ancak biz yaparız’ diye düşünmüş olacak ki Instagram’a erişim kısıtlaması getirdi.
Gerekçenin ne olduğunun çıkarımını ancak İletişim Başkanı Altun’un diğer bir sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımla öğrendik.
Yani, zaman zaman keyfi bir şekilde engellenen veya kısıtlama getirilen bu platformlar, esas olarak, iktidar mensuplarının da kurumsal açıdan dahi duyurularının ve görüşlerinin açıklanmasının başlıca aracı durumunda. Bu da işin tuhaf bir çelişkisi…
Katalog suçların keyfi kullanımı
Hiç şüphe yok ki, katalog suçlar gerekçesiyle, mahkeme kararı olmaksızın BTK kararıyla Instagram erişiminin kapatılması, keyfi bir karar.
5651 Sayılı Kanuna göre de intihara yönlendirme (m.84), cinsel istismar (m.103/1), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımını kolaylaştırma (m. 190), sağlık için tehlikeli madde temini (m. 194), müstehcenlik (m. 226), fuhuş (m.227) ve kumar için yer ve imkân sağlanması (m.228) ile Atatürk’e hakaret suçları katalog olarak sayılan suçlar iken, aslen başka bir gerekçeye bu suçları paravan olarak kullanmak ve bunları yapan birinin paylaşımını kaldırtmak yerine tüm Instagram’a erişimin engellenmesi, orantısız ve hukuka aykırı bir sınırlama.
Instagram’ın hatalı uygulaması nedeniyle ona ceza vermek yerine, tüm Türkiye’deki Instagram kullanıcıları cezalandırılamaz.
AYM’nin İnternet sitesine yoğun ilgi
AYM’nin 27 Aralık’ta aldığı kararın gerekçesini yayınlaması, buna göre, Cumhurbaşkanı kararnamesiyle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın yaptığı dezenformasyonla mücadele uygulaması başta olmak üzere bazı uygulamaların anayasanın basın ve ifade özgürlüğüne ihlal oluşturduğu kararına dair duyuru X hesabından kaldırılırken, AYM’nin internet sitesinde de yaşanan “yoğunluk” kaynaklı erişim kesintisi ve ardından duyurunun kaldırılması da Instagram’ın kesintiye uğramasıyla birlikte değerlendirilmeli.
AYM kararının gerekçesi oldukça açık: Temel hak ve özgürlükler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez (AY m. 104). Anayasa hükmü bu denli açıkken, AYM’nin başka bir karar vermesi beklenemezdi zaten.
Ancak bu karara dair duyurunun, AYM’nin internet sitesinin sansürlenmesi (zira Türk halkının AYM’nin internet sitesinde ne yayınlanmış diye yoğunluk oluşturacak kadar baktığına inanmak pek mümkün değil) çok daha fazla şeyi gösteriyor:
İktidarın gerçeği değil, kendisi için olumlu olanı görünür kılmak istediğini.
Gerçeklerin ortaya çıkması, haber alma ve bilgi edinme haklarından yararlanılması ise, bariz bir şekilde engelleniyor.
Yalnızca iktidar tarafından zararsız görünen haber ve içeriklerin yayılması meşru iken; geri kalan tüm fikir ve bilgilerle iktidarın yönetim anlayışı arasında adeta bir mücadele yaşanıyor.
Öyle ki, engellenemeyen bilginin yayılmasının dahi zamanlamasına müdahale ediliyor.
Oysa, bilgi edinme ve bu bilgiye dayanarak kanaat oluşturma, demokrasinin temelindeki seçimlerin de adil olmasını sağlayıcı unsurlardandır. Demokrasi salt seçimlere indirgenemez, ancak seçimi demokrasiyle bir tutuyorsanız da seçmene seçimi için kanaat oluşturacağı özgürlük alanı sağlanmalı.