Şamil! Askere iftira atma!
“Ergenekon avcısı” Şamil Tayyar... Hedefine ulaştın. Şikeyi bile “Ergenekon” a bağlama maharetini göstererek “dâhi” olduğunu ispat ettin!
Bu kadar yazdın, çizgin, ekran ekran dolaştın, “Ergenekon” dan başladın “Ergenekon”dan çıktın. Recep T. Erdoğan’ın gözüne girdin.
Norveçli ırkçı katil Breivik de “Ergenekon yetmez.” diyor. O da tam senin gibi düşünüyor, daha fazlasını istiyor.
Şamil Bey kardeşim, eski Ülkücülerin bir tabiatı vardır. Millî hisleri kılcal damarlarına kadar işlemiştir. Hangi çatının altında kendine sığınak ararsan ara, hangi partiye girersen gir, o kılcal damarlar seni bir yerinden sürükleyip çizgiye getiriyor.
Sende bu kılcal damar potansiyeli muhakkak var. Ama bu kılcal damarı örtebilmek için özel çaban kendini zora sokuyor. Olmayacak işler yaptırıyor.
Derdin milletvekili seçilmekti...
Kendini “Ergenekon uzmanı” ilân ederek hedefine ulaştın ve milletvekili seçtirildin.
Bak Bursa milletvekili seçtirilen Hüseyin Şahin’e! Recep T. Erdoğan’a nasıl borcunu ödüyor!
Liderine her dokunuşunda bir Allah’a bir Recep Tayyip Bey’e dua ediyor “ibadet” ini kusursuz yapıyor!
Senin ise yine bir kılcal damarın patladı... “Ülkücü” kimliğin nüksetti, isyanları oynadın. (İşin iç yüzünü bilmiyoruz yine de) “İnsan Hakları Komisyonuna bana hiç bilgi vermeden seçtiler, onun için istifa ettim.” diyorsun. Pek inanasım gelmedi ama erdemli bir duruş. En azından bir komisyon başkanlığı, belki bakanlık olsa daha sevinirdin. (Şunu söyleyeyim; Kültür Bakanlığı Ertuğrul Günay’ın yerine sana verilseydi, çok daha verimli, çok daha bütüncü çalışırdın!)
Şamil! İsyanları oynamanın görmemezlikten gelineceğini mi sanıyorsun!
Sen bittin arkadaş!
Recep Tayyip Bey’in kocaman bir defteri var ya... Yanında taşıyor, sıcağı sıcağına notlar alıyor... O deftere adın yazıldı. Çünkü sen “ibadet” ini eksik yaptın!
***
“İbadet” eksikliğin kara defterde... Bu eksikliği gidermek, sevap hanesine “+” almak için askeri diline doladın.
Bazı rütbelilerin Erzurum’daki Gazi torunu başörtülü hanıma ve kızına reva gördükleri muamele içimi sızlatmıştı. Bu hakikatti ve şahitli ispatlıydı. Komutanların böyle tavırları yüzünden, askerle halkın arasına mesafe giriyor. Sana mı kalmış milletin başörtüsü!... Üstelik o hanım davet edilmiş, orada yeri gösterilmiş. Vali de çıktı: “Kimse o hanımları atamaz, geçsinler yerlerine!” dedi.
Şamil TV8’de Erkan Tan’a konuştu dün sabah. Şamil Beyimiz “Şehidin arkasından okunan Kur’an’dan rahatsızlık duyan subay var!” diyor.
Şamil! İsnadın son derece ciddî ve sonuçları ağırdır.
Eğer böyleyse Kur’ân okunmasından rahatsız olan subaylar derhal bulunmalıdır. Kimler bilmek istiyorum!
Kulağınla duydun mu ne söylediklerini?
Duymamış.
Kim duymuş?
Bir belediye başkanı...
Sarı çizmeli Mehmet Ağa!
Sarı çizmeli Mehmet Ağa’nın lâfıyla asker itham edilemez.
Köşemde de tarihe not düşmek için yazıyorum. Şamil diyor ki:
“Subaylar Belediye Başkanı’nın kendilerini duyduğunu fark etmeden konuşuyorlarmış ve bu konuşmaya ben çok üzüldüm. Kur’ân okunurken bir subay diğerine dönüp: ’Şu hâle bak Türkiye Suudi Arabistan’a döndü’ diyor. Yani orada, şehit cenazesinde Kur’ân okunmasından rahatsız olan bir subay zihniyeti var. İnsanlar orada canını, kanını, bedenini vermişler, şehit olmuşlar. Kur’ân okumayacaksınız da ne okuyacaksınız? Bu kafayla mı terörle mücadele edeceksiniz?”
Şamil olmamışı olmuş göstermede mahir... “İbadet” ini tamamlamak için bunları söylemiş olabilir.
O “bir belediye başkanı” nın vicdanı varsa çıkar ve konuşur. Gerçekten asker bu sözleri söyledi mi, açıklar.
Eğer Şamil sözlerini delillendiremezse müfterîdir.
Şamil! “İbadet” ini tamamlamak için askere iftira atma!
Git Recep Tayyip Bey’in bir yerine dokun, elini öp, kapısında yat!