Sahnede tüfek varsa...

Ünlü Rus yazar Anton Çehov (1860-1904), 1889’da “Yesli v nachale p’yesı na stene visit ruzjyo, to (k kontse p’yesı) ono doljno vıstrelit.” (Mealen: “Eğer ilk yarıda duvara asılı bir tüfek görülürse, ikinci yarıda mutlaka patlayacaktır.”) demiştir. Edebiyatta ve siyasette sık hatırlanan bir sözdür. “Tüfek” metafor olarak kullanılsa dahi, bir gerçek karşımızda duruyor.
Bizim tüfeğimiz PKK... Üstelik eli hakikaten silâhlı! Her an patlayacak... Şimdiye kadar görülmemiş hazırlık içindeler... Sadece yakalanan patlayıcılar yüzlerce kilo... Ya yakalanmayanlar! Kim bilir neler... Her ne kadar, Güneydoğu’da Ak Parti yönetiminin himmet ve gayretiyle istedikleri gibi at koştursalar da, rehavetin halkı gevşeteceğini de bilirler. Bir yerde tüfeği patlatmak zorundalar. Ya “son darbe” için ya da halkı “rehavet”ten uyandırmak, saf tercihine zorlamak için!
Kademe kademe ilerliyorlar. Pazartesi orta mektepler açılıyor. BDP kanalıyla okullara çocuklarını göndermeyeceklerini söylüyorlar. Bu mektep meselesidir; pek etkili olacağını sanmıyorum ama bir huzursuzluk kaynağı... Neden göndermeyecekler? “Ana dilde eğitim” istiyorlar. Kendilerince mahallî dili, resmî dilin yanına koşacaklar. Bunun demokratik hakla bir ilgisi olmadığını bütün dünya biliyor. (Türk Yurdu dergisinin bu ayki 313. sayısında Dr. Aytekin Ersal, önemli bir makale yayınladı: “Bir Papuççu Muştası Söylemi Olarak Kürtçe Ana dilde Eğitim Meselesi”... Yerim müsait olsaydı, bu makalenin tamamını verseydim... Avrupa Birliği’nin “ana dil meselesi” ndeki cinliğini ilmî dayanaklarla açıklıyor. Sonra bahsedeceğim.)
Bu köşede “ana dilde eğitim” konusunda süregiden tartışmalara bir açıklamanın da Kanada’dan geldiğini yazmıştım. Doç. Dr. İlhan Kaya, Kanada’da iki dilli eğitim verildiğinden bahsetmişti. Kanada’da yaşayan F. Derya Öztürk “Gördüklerime mi inanayım, söylenenlere mi?” demeye getiriyor:
“Selam Arslan Bey,
Yazınızı okudum. Yazınızın bir yeri tamamı ile yanlış.. Kanada ile ilgili örnek vermişsiniz.. Fransızca ve İngilizce eğitim gören öğrencilerle ilgili. Ben dilbilimciyim, dil nasıl öğretilir vs.. oldukça çok okudum ve öğrettim de. Fransızca işine gelince; benim oğlum da Fransızca öğrenilen bir okula gidiyor. (İngilizce yerel olarak kullanıldığından doğal olarak biliyor.)
Fransızca öğrenen çocuklar zaten eğitimli ve iki dilin önemini bilen ailelerin çocukları. Fransızca zor bir dil olduğundan aileler en az 1.5 saat çocuklarına ders çalıştırmak suretiyle dili öğretiyorlar. Ve burada ileri zekâlı çocukları (gifted children) Fransızca öğrenilen okullara gönderin, diye sürekli telkinde bulunuyorlar. Çünkü çoğu zaman Fransızca oldukça akıllı çocuklar tarafından öğreniliyor. Sanmayın ki sıradan bir Kanadalı aile çocuğunu Fransızca öğrenmeye gönderiyor ve o çocuk da dili öğreniyor... Hayır, yok öyle bir şey!
İki dilde eğitim görenleri ben gördüm, yaşadım, biliyorum.. Hiçbir dilde mükemmel olamıyorlar!” (Fatma Derya Öztürk)

Yazarın Diğer Yazıları