Sağlıkta sular durulmuyor

İçtimaî meselelerin neresinden tutsanız dökülüyor. Hükûmet çok şey yapıyor görünüyor ama, her şey kağıt üstünde.
Olanları köklü değişimin sancıları desek, onu da diyemiyoruz.
Bekliyorsunuz; halk için bir şeyler yapıyorlar, neticeyi görelim, diyorsunuz... Birileri kazanıyor, birileri sürünüyor sadece.
Burada tüketici meselelerini yazdım. Kanun hazırlanmıştı... Hani?
Bir de bankaların sömürüsü çıktı... Bankalar hayatımızın vazgeçilmezi... Bunu bildikleri için, her şeyi göz boyayarak paraya tahvil ediyorlar... Üç kuruş, beş kuruş, 10 lira, 20 lira demeyin, yekûn tutuyor.
Bunların tanzimi çok basit hâlbuki... Hükûmet vatandaşa akıl verip şöyle ederseniz, meselâ aidat ödemezsiniz, diyeceğine, esaslı bir düzenlemeyle şikâyetleri ortadan kaldırır, biter!.
Üniversitelerde, Türkiye dışındaki üniversitelerden alınan diplomaların denkliği meselesini yazmıştım. Pösteki saydırıyorlar, seneler geçiyor netice yok!

***


Hele şu sağlık meselesi... Sağlık herkesi yakından ilgilendiriyor. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde sosyal refah devleti uygulamalarının yapı taşlarını, ülkenin eğitim, yaşlı-muhtaç bakımı ve genel sağlık politikaları oluşturur. Ak Parti hükûmetinin yürürlüğe soktuğu, 663 nu.’lu Kanun Hükmünde Kararname, siyasî iktidarın Batılı liberal finans çevrelerinin sağlık sektöründeki taleplerini tatmin etmeye yönelik bir “keyfiyet” olmaktan başka bir şey değil!
Genelde KESK’in başını çektiği eylem dalgasında hükûmet protesto ediliyor. KESK’in ideolojik, ürkütücü tavrını ayıklayarak söylüyorum, çok haklılar.
Geçtiğimiz yıl 22- 23 Kasım tarihlerinde kamuoyunda, “beyaz eylem dalgası” olarak nitelenen iş bırakma eylemlerinde, Sağlık Bakanlığı’nın “Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçevesindeki değişiklikler protesto edilmişti.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) çalışanı öğretim üyeleri, asistan, uzman hekimler... Sağlık çalışanlarının özlük haklarının kısıtlanması, hükûmetin yerleştirmeye çalıştığı hastalara “müşteri odaklı” yaklaşımı hedefteydi.
Bu eylemlerin ardından kamuoyu, özellikle muhalefetin işbaşında olduğu iller ve büyükşehirlerdeki araştırma-uygulama hastanelerinin yüksek oranda borçlanmasına göz yumulduğu, bu hastanelerin zamanı gelince özel sektöre devredileceği veya yerlerinden taşınmak zorunda bırakılacağına dair haberlerle sarsılmıştı. Bütün bu olayların ardından geçtiğimiz hafta içerisinde İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nde taşeron sağlık çalışanlarının başlattıkları eylem dalgası, sağlıkta işlerin hükûmetin sunduğu gibi tozpembe yürümediğini gösteriyor.
“Sağlıkta reform yapıyoruz” diyorlar ama insanlar ezildikten sonra ne anlamı var reformun!
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi başta olmak üzere genelde devlete ait kurumlarda rutin işlerin ağırlıklı kısmı taşeron işçilerce yürütülüyor. Taşeron işçilerin neler çektiklerini bir dinleseniz... (Yarın devam edeceğiz)

Yazarın Diğer Yazıları