Resim haram dediler! (3)
Sen, bilginin sınırladığı aklınla konuşuyorsun; ben de benim bilgimin sınırladığı akılla konuşuyorum:
Kur’ân’da, resmin, heykelin yasaklandığını söyleyebilir miyiz? Kimileri hadislere dayandırıyorlar. Birçok örnekler veriyorlar. Sahih de diyorlar üstelik... Sahih dediğin hadisleri bile akıl yürüterek başka türlü yorumlayabilirsin.
Avâma hitap edenler zihin bulandırıyorlar. Elbette her şeyin bir sınırı var. Heykelin de, resmin de bir sınırı olacaktır. Namaz huşû ile kılınır ve dikkat dağıtacak her şeyden kaçınmak gerekir. Zihinden günlük gaileyi de atacaksın... Namazın huzuru da burada zaten. İnsan namaz kılınca neden rahatlar? Bir; kulluğunu yerine getirdiği için, iki; huşû ile namaz kıldığının şuurunda olduğu için. Namaz ayrıca sınırlama koyar. Beş vakit kulluğunu hatırlatır, seni haramdan sakındırır. (Burada politikaya girmeyelim. Namazı çıkarı için kullananlar, Müslümanlığın içini boşaltıp cebine yönelenler, ayrı bahis.)
Allah insana kabiliyet (dolayısıyla kudret) vermiş ( “Küllî-cüz’î irade” yi yoksa nasıl izah edeceğiz?!), robot icat ediyorsun, heykel yapıyorsun, canlı-cansızların resmini çiziyorsun, teknoloji kullanıp fotoğraf çekiyorsun...
Bunlardan geri kalabilir misin?! “Ekmel din” diyorsun, dinini eksik bırakmaya kalkışıyorsun.
İlim... İlim... İlim... Hamaset yüklü, cafcaflı hitaplar sizi yanıltmasın. Önce o kişinin ilmine bakın. Sıralı eğitimi şahsen önde tutarım, kendisini yetiştirmişse ve anlattıklarını kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde tevsik ediyorsa, sözümüz olamaz.
Çok önce de bir yerde yazdım... Kitabımın birinde de vardır. Balkanlarda Türklerin kesif yaşadığı bir şehirdeydim. Bir camiye girdim. İmam odasında, imam ve müezzin bir kitabı açmış okuyorlar; bilgilerini artıracaklar. O kitabı ben de yayınlamıştım. 15. yüzyıla ait. Bu kitap dil ve edebiyat tarihi için önemli; dinî bilgi edinmek için değil.
Fikirler donarsa akıl da donar; bir adım ileriye gidemezsiniz.
Hep yazıyorum... Cemaatler ve tarikatlar masaya yatırılmalıdır. Cemaat başında gösterilen, tarikatlarda şeyh kabul edilen isimlere bakın... Kaçı sıralı eğitimden geçmiştir; sıralı eğitimden geçmese bile kaçı güvenilir hocaların dizinin dibinden ayrılmamıştır?
Şu söz bir meşhur “şeyh”e ait. Daha önce yazdım:
“Rüyada büyüklerle münasebeti cinsiyede bulunmak, ileride ondan feyz alınacağına işarettir. O hal ruhun ruha ilkahıdır.”
Rüyasını “sâdık” kabul edip hayatında tatbike geçerse ne olacak?! (O yazımın başlığı “Mele, molla, tasavvuf, istismar”, Yeniçağ, 16 Aralık 2011).
Aklınız duruyordur; ama durmasın! Daha neler var!
Yunus Emre üzerine derinlikli çalışması olan bir arkadaşa bu sözü sormuş, o da, “Şeyhin sözünde vardır bir hikmet, buna girmeyelim... Maazallah çarpılırız!” demeye getirince, ne diyeceğimi bilemedim. Bir daha o arkadaşı aramadım. Bu da sıralı eğitim görmüş bir akademisyen.
“Şeyh” in her söylediği âdeta âyet!
Onun için ne olursa olsun, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığı bir emniyet sübabı... Şimdi, belki bir partinin yedeği görülebilir, ama ileride müessese olarak aslî vazifesine dönecektir.
Dinî konular, aklını birilerine kiralamamış, ilmî zeminden taviz vermeyenlerce açıklanmalıdır.