Rejime bakış sorunu
Geçen haftanın en önemli gündemi neydi derseniz, derim ki; Demokrasi ile yönetilen bir ülkede ülkeyi yöneten başbakanın muhalefetten şikâyetçi olmasıydı. Varlık sebebini muhalefete borçlu olan bir rejimin varlık sebebini ortadan kaldırmaya yönelik bu açıklama, Türk demokrasi tarihi açısından özenli olduğu kadar iktidar gücünün ne kadar paylaşılmaz olduğunun da göstergesidir.
Böyle bir açıklama karşısında hükümeti yere göğe sığdıramayan yazar çizer takımının, nitelikli bir ses vermesini bekledik ama boşuna. Başkaları karşısında sürekli demokrat görünenlerin, demokrasiyi ortadan kaldıracak sözler karşısında sessiz kalmaları ne kadar ilginç değil mi?
İşte bu olayla kendini topluma aydın olarak tanıtanların iki yüzlü davranışının en somut örneği açıkça tartışmasız bir biçimde görülmüştür.
Muhalefetsiz demokrasi arayanların esasında her pişirdikleri aşa su katılmasından hoşlanmadıkları, tek ses, tek karar, tek adam ve mutlak iktidar istedikleri
ortadadır.
Mutlakıyetçilerin demokrasiyi içine sindirmeleri mümkün değildir.
Türkiye’de meseleyi “rejim sorunu” olarak görüp, sözde “daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük” istediklerini söyleyenlerin gerçekte, muhalefetsiz bir iktidar istedikleri artık biliniyor. Başbakanın köşe yazarlarına ilişkin sözlerinin altında da yine aynı olgu yatmaktadır.
Muhalefetsiz yönetim. Yani Mutlakıyet.
Tek adam iktidarı.
Siz isterseniz sultanlık deyiverin.
İşin bir diğer ilginç yanı, iktidarın muhalefeti halka şikâyet tarzında yatıyor.
“Proje üretmiyorlar” diyor.
“Hangi projeyi getirdiniz” diye de
soruyor.
Bu şikâyette bile tek adamlık, iktidarı sürekli elde tutma ve mutlak olarak gücü elde tutma arzusu var.
Aslında demek istiyor ki: “Ne duruyorsunuz kardeşim benim için çalışın. Ben sürekli iktidar olayım, siz benim devlet bürokrasisindeki yurttaşlarım gibi çalışıp çabalayın ve bana sürekli proje getirin. Ben getirdiklerinize şöyle bir bakayım. Hoşuma giden olursa sağından solundan fikir alıp, kendi bürokratlarıma, teknik adamlarıma sizden aldıklarımla benim projem diye yenisini yaptırır uygularım. Böylece ben sürekli iktidar, siz sürekli iktidarı besleyen, onun başarısına projelerle destek veren bir kurum olursunuz.”
Başbakanın kafasında bürokratik
muhalefet var.
O nasıl oluyor derseniz, yukarıda anlattığım gibi oluyor.
Asıl iktidara karşı proje üretmekle görevli, az biraz da eleştiri yapma yeterlikleri olan muhalefet.
Sınırı aşmayacak.
Aşarsa beyefendi gereğini yapacak
zaten.
Şimdi açık olarak anlaşıldı mı Başbakan neden demokratik lider değil.
Neden otokratik ve neden mutlakıyetçi?
Nedeni geçmişten gelen ideolojik temellerden kaynaklanıyor. Demokratik siyasal gelenekten gelmeyen liderler, genel başkan olduklarında da aynı alışkanlıkları sürdürüyorlar.
Geçen haftanın en önemli ve belki de tüm sorunlarını dışavuran gelişme Başbakan’ın muhalefetsiz demokrasi istemesiydi. Herkesin en az tartıştığı şey aslında tüm zamanların sorunuydu.
Rejime bakış sorunu.
Yeterince tartışamadık.