Reis'in karizması yerle bir!
Dün tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin şimdiye kadar yapılan genel ve mahallî seçimlerin arasında istisnaî bir yeri vardır. O istisnaî vaziyet, "ayrıştırma", kendisine oy vermeyeceklerini bildiklerine köpek muamelesi yapma, askerimizi cepheye sürüp arkadan "düşman"ın liderine "Aman bir mektup ver. Taraftarların bize oy atsın!" gaflet ve dalâleti, kendi menfaatleri ve dar anlayışlarını İslâm diye yutturmaları, Anayasa'yı baştan başa çiğnemeleridir. Okumalarım arasında Cumhuriyet tarihinde böyle bir seçim görüldüğüne dair hiçbir bilgiye rastlamadım!
Laiklikten falan bahsetmeyeceğim... "Laiklik" deyince çok insan rahatsız oluyor. Çünkü zamanında laikliği hakikaten din düşmanlığına kadar getirdiler. Biliyorsunuz, yazılarımda "laiklik", "irtica", "mürteci", "dinci" ve hatta "yobaz" ifadeleri geçmez.
Bu ifadeler belli kesimin istemedikleri kesime yükledikleri sıfatlardır ki, bu yüklemelere maalesef mütedeyyinler dâhil edilmişlerdir. Zamanında laikçilikleri kendilerinden menkullerin açtıkları zararı bütün ülke çekiyor.
Şimdi o "laikçiler" bile mumla aranıyor!
Bu seçimden sonra "Devletlü"nün çıkıp "82 milyon kardeştir!" demesi ikiyüzlülüktür, müraîliktir.
"İslâmcı Devletlü"nün önünden geçsem, bir mümin olarak selâm veremem. Çünkü Kur'ân'da; İslâmı kullanarak içimize fesat sokanların, adaleti gözetmeyenlerin, kul hakkı yiyenlerin, sadece yakınlarını gözetenlerin, şehitlerimizin ruhlarını muazzep edenlerin, Cahiliye Devri özlemi çekenlerin nasıl adlandırıldığını biliyorum ve selâm verirsem günaha gireceğimi de biliyorum!
Akılla, mantıkla, daha ötesi millî hassasiyetle, İslâmî duruşla asla izah edilemeyecek öyle tavırlar sergilendiler ki, insanın nutku durdu derler ya, aynen öyle, nutkumuz durdu.
Askerim cephede vuruşurken, PKK'yı kuran, fikirlerinden hiçbir surette taviz vermeyen ve üstelik hiçbir sözü, asla tesir etmeyecek terörist başı dediğiniz, bölücü başı dediğiniz, bebek katili dediğiniz hapisteki adama, nasıl birini/birilerini gönderip "Aman ocağına düştüm. Bir mektup gönder!" diyebilirsiniz?!
Şimdi savaşmaları için cephelere sevk edilen askerleri, asker ailelerini şüpheye düşürmüyor musunuz? "Biz kimin için vuruşuyoruz? Bizim oğlumuz, bizim kızımız kimin için cephede? Vatan kutsiyeti bunların nazarında muhalmiş; biz kullanılıyormuşuz." demezler mi?
Bunlarınki, cesaret mi? Gözü dönmüşlük mü? "Hiçbir sürte iktidarı bırakmayacağız, ne kadarı çıkarımıza uyarsa o kadar demokrasi, kazanacaksak seçim var; kazanamayacaksak seçim yok!" despotluğu mu?
Bu kafa o kafa işte!
Öyle tehditler savurdular ki, Türkiye'mizi Pontusçulara bile teslim etmeye kalkıştılar. Bir bölgemiz Pontusçu ilan edildi, üzerimizde açık-gizli emeller besleyenlere koz verildi.
Ya "Fetvacı Hoca"ya ne diyeceksiniz? İstediğine oy vermeyecek, aynı camiye giden, aynı dine inanan insanlarımızı "düşman" görmedi mi? Bu mu Müslümanlık dedirtmedi mi? İşte verdiği fetva:
"Islaha, hakkın yerini bulmasına, yanlışın düzeltilmesine... faydası olmadığı halde düşmanın, zalimin, kötü niyetli kimselerin işine yarayacak doğruyu söylemek fazilet değildir."
Vardır her işte bir hayır diyeceğim sadece...
Bunların musibeti belki bize çok acı çektirecektir ama kurtuluş meşalesini de yakacaktır!