Öcalan, PYD/YPG’yi de dağıtabilir mi?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasıyla sonuçlanabilecek sürecin ilk adımını attı. Bahçeli’nin konuşmasının ilgili bölümü şöyle:
“Geçen haftaki grup konuşmamda demiştim ki;
‘Türkiye’ye getirilirken, ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin.’
Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum;
Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun.
Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.
Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.
Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihî terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.
Diyarbakır annelerinin sessiz çığlığı duyulmalı, evlatlarıyla buluşmaları sağlanmalı, hepsinin yüzü güldürülmeli, sorunun kaynağı olanlar harekete geçmelidir.”
***
Abdullah Öcalan’ın devlet tarafından muhatap kabul edilmesi, tecridinin kaldırılması, ardından Meclis’e gelerek DEM Parti grubunda konuşması için iyi hâlden şartlı tahliye edilmesi yetmez. İşlediği suçtan dolayı af edilmiş olması ve siyasi yasaklarının kaldırılması da gerekir.
Zaten Öcalan’ın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekerken şartlı tahliye edilmesi için de 36 yıl hapis yatmış olması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise bu sürenin 25 yılı geçmemesi gerektiği yönünde “tavsiye kararı” vermiştir.
***
Bahçeli’nin böyle bir çağrıda bulunabilmesi, tek başına verdiği bir kararın sonucu olamaz. Ülkeyi iki defa erken seçime götürerek birincisinde AKP’yi iktidar yapan, ikincisinde de kaybettiği tek başına iktidarı yeniden AKP’ye hediye eden kararlarda olduğu gibi... Yalnız, bu kararlardan, açıklanana kadar parti yönetiminden kimsenin haberi olmadığı biliniyor. Öyleyse TBMM’nin iradesi dışında bir “karar” söz konusudur ama kamuoyunu hazırlamak ve muhtemel tepkileri kaynağında dindirmek görevi Bahçeli’ye düşmüştür!
***
Kararın “devlet” kaynaklı olması da doğru olduğunu göstermez! Bahçeli’nin önerdiği gibi Öcalan serbest bırakılsa, af edilse ve siyaset yapmasına izin verilerek Meclis’e gelse, DEM Parti’yi bir tarafa bırakın genel kurulda bütün milletvekillerine, örgütü lağvettiğini açıklasa, Kandil’dekilerin buna uyacağına dair bir garanti mi alınmıştır? Böyle bir garantiyi kim verebilir? ABD mi?
İkincisi ve daha önemlisi şudur: Kandil merkezli teröristlerin silah bıraktığını ve genel affa tabi tutulduğunu varsayalım! PKK, asıl ağırlığını, Suriye’nin kuzeyine kaydırmadı mı? PYD/YPG güçleri, ABD tarafından eğitilip donatılan 100 bin kişilik bir ordu hâline getirilmedi mi? ABD, bu örgütün “bölgedeki kara kuvvetleri” olduğunu açıklamadı mı? Bahçeli, Öcalan’a çağrı yaptı, o da bu çağrıya uydu diye, ABD, “kara kuvvetlerimiz” dediği PYD/YPG ordusunu dağıtacak mı?
ABD’nin PKK’yı ve PYD/YPG’yi bitirme sözü vermesi için iktidarın ABD ve İsrail adına “İran’a saldırmak gibi” büyük bir taviz vermesi gerekir ki bu, sadece İran’ın değil, Türkiye’nin de sonu olur!
Gerçi bunu isteseler de yapamazlar; bünye bunu kabul etmez. İktidar sona erer. Türkiye-İran savaşı, Türk’ün Türk’ü kırması demektir. İran nüfusunun yarısı Türk’tür.
***
Anlaşılıyor ki Anayasa’nın ilk dört maddesini dillerine doladıktan sonra çok sert tepki alınca geri adım atanların, planlanan süreçten ya haberi vardı ya da süreci planlayanların talimatlarına göre hareket ettiler. Hepsinin tek merkezden yönetildiği belli...
Bu arada Abdullah Öcalan af edilecekse, oldu olacak kendisine bir rütbe veya ünvan da takdim edilsin bari! Derecesini, af edecek olanlar düşünsün!