Reis Bey, neden tartışmaktan kaçınıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün grup toplantısında Recep Tayyip Erdoğan'ı ekranda düelloya davet etti:
"Erdoğan Gençlik Kolları Kurultay'ına katılmış, tabiî konusu 'Bay Kemal' ne olacak ki? 15 Temmuz'la ilgili, 'Hayatın korkuyla geçti, korkaksın, bitkinsin' diyor. 'Bu işler korkakların işi değil, yürek ister, sandalda kürek değil' diyor. Ben, AK Parti Gençlik Kolları'ndaki bütün gençleri seviyorum, sevgi ve saygımı gönderiyorum. Erdoğan hiç kimseden korkmaz sanıyorsunuz ama Erdoğan benden korkuyor. Çünkü onun televizyon kanalında bile karşıma çıkmaya cesaret edemiyor. Çok iyi biliyor ki onu madara edeceğim."
Bu ilk davet değil. Yeni Rejim'e geçilmeden, bütün yetkiler tek kişide toplanmadan önce de davet ederdi. Kayseri'nin Tomarza ilçesinde konuşuyor. Mitingde "Su kanalını bırak, TV kanalına gel" yazılı pankart açılmış. Kılıçdaroğlu pankartı görünce şöyle diyor:
"Sayın Erdoğan benimle ilgili çok şey söylüyor, eyvallah siyasettir. Başımın üstünde yerin var. Ama benim senden bir isteğim var; o iddialarını, belgelerini devletin arşivleri, valileri, müsteşarları, istihbarat örgütleri, devletin televizyon kanalları senin emrinde, benim emrimde değil. Ben tek başıma, sen istersen bütün kadronla, istediğin televizyon kanalında çık karşıma... Onun aklına gemicik gelir. Vallahi gemiciği sormayacağım. Kul hakkını kim yedi onu soracağım." (13 Mayıs 2011)
Diktatörlükler hariç, her ülkede, parti başkanları, devlet başkanları, rakipleriyle ekranlarda tartışırlar. Türkiye'de de 1980'li, 1990'lı yıllarda parti liderleri ekranda karşı karşıya gelirlerdi.
12 Eylül Darbesi'nden sonra yeni partiler kurulunca, parti başkanları Turgut Özal, Turgut Sunalp ve Necdet Calp, seçime 15 gün kala 22 Ekim 1983'te TRT'de tartışmışlardı. Özal'ın Boğaz Köprüsü'nün gelirini satma vaadine karşı, Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp, yumruğunu masaya vurup "Satamazsınız beyefendi, sattırmayız!" çıkışıyla büyük ilgi toplamış, partisi yüzde 30 oy almıştı. Cunta lideri Kenen Evren, seçime iki gün kala üstü örtülü Özal'ı suçlamasa, Sunalp'ın partisine oy istemeseydi, belki Halkçı Parti kazanacaktı.
1991'de, Ecevit, Demirel, Erdal İnönü, Doğu Perinçek, Erbakan, Mesut Yılmaz ekranda kıyasıyla tartışmışlardı.
12 Eylül Cuntası'nın demir yumruğu altında parti başkanları ekranlara çıkabiliyor ve istedikleri gibi tartışıyorlarsa, bugün neden çıkılmıyor, neden arkadan arkadan konuşuluyor? Hadis-i şerîflere bir göz atın bakalım, İslâmda arkadan dolaşmak var mı? Doğruysan, gıllıgışlı işlerin yoksa, kürsüde muhatap aldığını yuvarlak masada da muhatap alır ve ne sorarsa cevabını verirsin.
CHP'nin geçmişini deşmek istiyorsanız, işte size fırsat. CHP Genel Başkanı karşınızda. Geçmişi istediğiniz gibi sorgularsınız.
Ak Parti sözcüsü Ömer Çelik, K. Kılıçdaroğlu'nun çağrısını demagojik sözlerle geçiştirdi. Mesele ekranda tartışma ama Ömer Bey, "Sen darbe günü İstanbul havaalanına inmiştin. Niye darbecilere direnmedin?" diyor. Lâf mı bu Ömer Bey! Darbecilerin elinden silahı kapıp "Savulun lan!" mı diyecekti?!
Reis Bey'imize göğsünü siper eden iletişimcimiz Fahrettin Altun Bey, ne zaman salvolara başlar bilmiyorum, sözüm ikisine. İslâmda münazara esastır. "Cedel"i de yanına eklersiniz. Kur'ân-ı Kerîm, tartışmalarda mutlak delil ister. Delil getiremeyen tartışmaya giremiyor demektir ki, o bir şeylerin su yüzüne çıkmasını istemiyordur.