Rast gele olmaz; dönekliğin sınırı vardır
Dönekliğin bir psikolojisi var mıdır? Elbette vardır. Yoksa hangi akıla uyarak dönecek. Demek ki temelinde “yetersizleşme” duygusunun ağır bastığı, ötekine öykünmenin tavan yaptığı bir psikoloji var.
Yetersizleşme. Kendisini dönünceye kadar ait olduğu kimlikle tanımlayamama ve bir anlamda eksiklik hissiyatı.
İlginç.
Anlaşılması zor bir zihinsel çaba.
Ne diyor Ahmet Hakan:
“Dönün kardeşim. Kimseden korkmayın. Şimdi ne düşünüyorsanız, iç hesaplaşmanızı yapın, vardığınız sonucu, işlem yolunu da anlatarak yüksek sesle söyleyin. Yürekli ve hesabı verilen bir tavır sergileyin.”
İşte bu..
Şu soruya cevap verebilir mi bilemiyorum.
Değerli yazar kardeşim dönelim, dönelim de nereye kadar dönelim? Bir sınırı var mı demek geliyor içimden.
Eğer dönmenin mantığını geometri ile açıklarsak, en fazla 359 derece dönebiliriz. 360 derece döndük mü, olmaz.
Neden?
Çünkü 360 derece dönmek demek bıraktığımız noktaya geri gelmek demektir de ondan.
Öyle ise en fazla 359 derece dönebilir dönmek isteyen. Gerçi bu da tehlikelidir.
359 derece dönmek demek de vazgeçtiğin düşüncenin hemen ardında durmak demektir. Bu da yanlış anlamalara sebep olur. Sanki dönmemişsin ve ardından yürümeye devam ediyormuşsun gibi algılanır.
Görüyorsunuz ki dönmek aynı zamanda sınır çizmektir. Sonsuzluk ve özgürlüğe ulaşmak değildir. Kendinize yeni bir duruş tayin etmek ve yeniden sınırlandırmaktır.
Öyle ise döndüm ve özgürleştim diyen herhangi biri kendini aldatıyor demektir. Döndüğü doğrudur ama özgürleştiği kesinlikle doğru değildir; çünkü onun özgürlüğü, terk ettiği düşünce sisteminin kıyısına kadardır. İleri asla geçemez.
Geçerse?
İhlal başlar.
Bu durumda dönmeyenler gerekli cevabı vereceklerdir.
İşte döneklerin kırılma noktası tam da burasıdır.
Dönekler eski alışkanlıklarını hatırladıkça, yeni konumuna alışmadığını göstermekte ve kırılma noktasının sınırlarını aşmaktadır. Dolayısıyla da eski dostlar, yeni yabancı olduklarının bilgisi ve bilinciyle kendisine tavır almaktadır.
Dönekliğin kimlik karmaşası diyebilirsiniz buna.
Niye karmaşa?
Şundan: Dönmek vazgeçmek; vazgeçmek tutum değiştirmek; tutum değiştirmek, duygusal algıyı yeniden kurmak; yeniden kurulum ise farklılaşmaktır.
Öyle ise?
Demek ki dönmek, sosyal yabancılaşmak ve ötekine çevrilerek fikri asimilasyona uğramaktır. Bunun adına da yabancılaşma denir.
Ahmet Hakan kendisi gibi yabancılaşma durumunda olan birkaç köşe yazarını örnek göstermiş kendi durumuna. Bunlardan biri Diyarbakır’a “Amed” diyormuş. Eskiden “kurşun atanla kurşun yiyeni” farklı görürken şimdi değişmiş.
Olabilir.
Biz kimse dönemez demiyoruz zaten. Dönmenin kaç kişide yetersizlik hissi yarattığını ve sosyolojik açıdan fikrî asimilasyonun kaç yazarın beyninde faaliyete geçtiğini, anlamaya çalışıyoruz.
Ve anlıyoruz ki, tüm dönekler yetersizlik psikolojisi içindeler.
Bu durumda terk ettikleri düşünce sistemi mi yetersiz, yoksa kendileri mi diye soruyoruz.
Bir başka soru daha sorarak: Psikolojik açlık ve tatminsizlik mi, fikir sisteminin çöküşü mü insanları dönmeye zorluyor?
Hangi gerekçe olursa olsun, dönekler, siyasi sosyalleşme açısından yabancılaşan kimselerdir.