Radikal-ılımlı nasıl ayrılır?
Rusya, ılımlı muhaliflerle, radikalleri ayırıyor. "Ilımlılar, tamam bize karşı savaşsınlar; radikaller ılımlıların yanında olduğu müddetçe, hedefsiniz." demeye getiriyor.
Beşşâr ve destekçilerine muhalif olduktan sonra ılımlısı, ılımsızı, radikali, yumuşağı ne fark eder?
Putin bahane üretiyor.
"Radikal" meselesi asıl onu değil, bizi ilgilendiriyor. Ilımlı dediklerinden eski adı ÖSO olan SMÖ (Suriye Millî Ordusu) anlaşılıyor. Türkiye, PKK'nın ve IŞİD'in elindeki bölgeleri, SMÖ'yle birlikte aldı. Şimdi bölgelerde bir nizam kurulmaya çalışılıyor.
Türkiye, Rusya'nın "radikal" bahanesini fırsata çevirebilir(di).
Diğer bölgelerde, Ruslara karşı direnemeyenler, İdlib'e yığıldılar. Önüne gelen bir örgüt kurdu. İdlib için verilen söz, radikallerin temizlenmesiydi.
"Radikal" denilerek tek tek adları anılanlar şunu düşünmeliler: Türkiye şu an İdlib'de olmasaydı, bölge çoktan ellerinden çıkardı. Diğer bölgelerde tutunabildiler mi? Tutunamadılar.
"Radikal" örgütlerin yapması gereken kendileri feshettiklerini açıklamaları... Militanlarını, ileri de toplanırız, diyerek ya dağıtacaklar ya da SMO'ya katacaklar. Radikaller Türkiye'ye mecburlar. Çekilsek, ne hâlleri varsa görsünler desek, ne yapacaklar? Rusların tabiatı imha etmek... Yeryüzünden silinecekler. Vahşî Putin, radikaller bir tarafa, bir militan için halkı toptan yok ediyor. Vahşete razı olabilir miyiz?
MİT, görüşmedik örgüt bırakmamıştır. Demek ki netice alamadı. El-Bab'da IŞİD'i söküp attığımız gibi, sözümüzü dinlemeyen radikallere tavır koymalıydık.
Madem bir mutabakata varıldı... Biz radikalleri ya bünyemize katacağız ya bertaraf edeceğiz, önce Rusya ile oturup "radikal" kavramının çerçevesi çizilmeliydi. Kimler radikal?
Biz bunları yazıyoruz ama kim bilir, neler yaşanıyor, nasıl temaslar kuruluyor?
Çok tehlikeli, çok kritik noktadayız. ABD ve Avrupa Birliği sürekli manevra yapıyor.
Suriye'nin bir tarafında ABD'liler var ve petrol sahaları onların kontrolünde. PKK ile de işbirliği içindeler.
Ruslar da bir tarafta Beşşâr'la birlikteler, diğer tarafta, Suriye'nin bütünlüğü dendiği hâlde, ayrı baş çeken PKK'ya kol kanat geriyorlar.
Ankara, şehitlerimiz gelmeye başladıktan, yüreğimiz yandıktan sonra değil; söz verdikleri hâlde, taahhütlerini yerine getirmeyen AB'ye karşı, göçmenler için sınırları açmalıydı. Ve hatta göçmenlerin geçişi için bütün kolaylıkları göstermeliydi. Geç kalınmış bir karar.
On binlerce göçmen Yunanistan sınırına yığılacak. Kim bilir hangi yollarla, ne kadar göçmen Yunanistan'a Bulgaristan'a geçmiştir. Her iki ülke de AB üyesi. Türkiye bu iki ülkenin yönetimiyle görüşür, işbirliği yapabilir mi? Ve şöyle diyebilir mi? "Göçmenler, sizde kalmak istemiyorlar, daha batıya gitmek istiyorlar. Siz güzergâh belirleyin, geçsinler. Hatta gitmek isteyenleri batı sınırınıza kadar biz taşıyalım."
Bir yol bulunmalı.
Suriye'de insanlık suçu işleniyor. Beşşâr'ın başkanlığının hiçbir değeri kalmamıştır. Artık Suriye'de devlet yoktur; katliamcı, cehennemlik bir güruh vardır. Bütün ülkeler bu güruha karşı tavır almalıdır.
ABD ve AB, madem Türkiye'nin yanındayız, diyorlar, Beşşâr Hükûmeti'ni tanımadıklarını ilân etmeliler.