PKK silâha sarılmış!

PKK ateşkesi bozmuşmuş... Hakikaten bu PKK’nın başlarını anlayamıyorum! Türkiye’de bu kadar andavallı varken, PKK’yı bu kadar kutsayan insan varken, PKK’nın ayağının mekabı olan kripto PKK’lılar varken silâha sarılmaktan bahsediyorlar.

PKK, Güneydoğu’yu bırakın Türkiye’nin hemen her yerini esir almış durumda.

Silâha sarılırsanız gafillerin uyanabileceğini, ayaklarının mekabı olan, basın-yayındaki, bürokrasideki, siyasetteki kripto PKK’lıların bile “Ne oluyoruz?” demeye başlayacağını düşünmüyorlar mı?

PKK’lılar kafayı barajlara takmışlar, yol yapımına takmışlar.

Bu kadar akılsız mısınız?! İyi işte... Ankara barajınızı, yolunuzu yapıyor... ABD, “Hadi vakti geldi, devletinizi kurun!” dediğinde barajınız, yolunuz, daha bir sürü alt yapınız hazır olacak. ABD hangi birine yetişsin! Karıştıracağı, böleceği o kadar çok yer var ki, sizin alt yapınızla uğraşamaz!

HDP/PKK’nın eşdeş başkanı Selahattin’den medet umuyorlar. “Yav adamların harekete geçtiler, silâh kullanıyorlar. Şunlara söylesen, bizim gibi kriptoları bile zora sokuyorlar... Silâh kullanmasalar, dağda mangal partisi düzenleseler, biz de gitsek, ’Dağlara barış geldi, kalaşinkofların namlularında kurşunlar sürülü değil, çiğdem çiçekleri asılı... İşte size mahallî kıyafetli PKK’lıların barışçıl görüntüleri’desek, herkesin gönlünü fethedecek yollar açsak olmaz mı?” demeye gelen sorulara Selahattin, “gerçekçi” cevap veriyor... Gazetecinin beklediği, “Ne demek! Elbette silâhları sustururuz.” cevabı ama o kriptolar gibi mantığı zorlamıyor, düz cevap veriyor:

“PKK’yı tehdit olmaktan çıkarmanın yolu müzakeredir. Bizim çağrımıza kalmış olsa sabah kalkar akşama kadar çağrı yaparım. Çağrıyla olacak iş değil. Buradan çağrı yapıyorum; PKK kesinlikle Türkiye’ye karşı silâh bırakmalıdır. Ama benim çağrım çözüm değil ki. Kim yaparsa bırakacak? Öcalan. O da hangi şartlarda yapacağını açıkladı.”

Adam açık konuşuyor, Kandil’i işaret ediyor, İmralı’yı işaret ediyor. Ama bizim özürlü gazete yöneticilerimiz, onun “PKK kesinlikle Türkiye’ye karşı silâh bırakmalıdır.” sözünü, sanki Selahattin’in “Ağbi bak, bizi zorda bırakıyorsunuz... Silahı kesinlikle bırakın!” dediğini yazıyorlar. (“Ağbi” diye seslenebileceği de gerçekçi! Abisi Nurettin PKK’nın dağdaki yöneticilerinden!)

Bizim andavallıların anladığı Bektaşî’nin “...namaza yaklaşmayın” sözünün geçtiği ayetin, işine gelen kısmını alması gibi.

Kripto PKK’lılardan illallah!

PKK’nın ayrılmaz parçasından bir “barış güvercini” imal etmek istiyorlar.

Seçim propagandaları sırasında gördük: Adama sempati kazandırmak için eline saz verip türkü söylettiler. Dağda da türkü söylüyorlar, sonra kalkıp kurşun sıkıyorlar.

Şahinler-güvercinler benzetmesi hiç sevmediğim bir benzetmedir. Hedefe silâhla ulaşmaya kilitlenmiş bir harekette “şahinler-güvercinler” ayırımı olmaz.

Selahattin, “Otur masaya ağbimlerin istediğini ver. Onlar da silâha sarılmasın.” diyor. Başka türlü konuşması da mümkün değil.

İkide bir imza devşiren, eli silahlıların uzantılarını sempatik gösteren kriptoları toplayıp “Kobani”ye göndermeli!

Yazarın Diğer Yazıları