PKK “bölücü” değilmiş...

Yakında Abdullah Öcalan’ın keramet sahibi olduğunu iddia ederler ve bunu da çeşitli olaylarla desteklemeye kalkarlarsa hiç şaşırmayın. Burası Türkiye ve burada emperyal geçmişin dönme-devşirme damarlarından beslenen kimseler her zaman vardır. Olacaktır da...
İşte size bölücülüğü “Medine Sözleşmesi”ne vardıran açıklamalar. Daha geçen hafta bölücübaşının söylemleriyle Hz. Peygamber’in gayrimüslim topluluklarla yaptığı barış anlaşması olan “Medine Sözleşmesi” arasında bağ kurma durumunu yaşadık.
Aslında işin ta “Medine Sözleşmesi”ne kadar götürülmesi, kutsala vurgu yapılarak, buradan beslenen ikna edici bir ayrışmanın önünü açmak içindir. Kısaca “Bak peygamberimiz Yahudilerle anlaşarak herkesin kendi özerk alanlarda bağımsız, üst politikalarda (savaş gibi) birlikte davranacağı bir toplumsal sözleşme yaptı. Biz Kürtlerle neden yapmayalım” demektir bu. Ancak eksiği vardır. Medine Sözleşmesi tamam da Mekke zaferinden sonra kurulan yeni devletin ve sonrasında gelişen imparatorlukların hiçbirinde Medine Sözleşmesi’nin şartları geçerli olmamıştır. Gerek dış politik söylemler ve gerekse iç politik kararlarda siyasal alanın tayinine ne Yahudilerin ne de öteki gayrimüslimlerin karışması mümkün olmuştur. İslam devletlerinde politik kararların tamamını İslam hükümdarları vermiştir.
İki sözün birinde siyasal çıkmazları veya açmazları kutsala dayandırmak isteyenler, Hz. Peygamber’i kötü amaçlarına alet etmektedirler. Hz. Peygamberin temel politikası, Mekke’den gelecek saldırılara karşı Medine’de bir ittifak oluşturmaktı. Savunma amaçlı bir sözleşmeydi. Nitekim Müslüman olmayanlarla, Müslüman olanların “savaş zamanlarında ortaklık” yapması anlaşma metninin özünü oluşturmaktaydı.
PKK’nın kendi halkını vurarak, öldürerek, askerini, polisini şehit ederek ortaya koyduğu terörizmle Medine Sözleşmesi’ni yan yana getirmek, ahlaken bir çöküş, dinen bir sapkınlık, insanlık adına bir fikri suikasttır.
Geçen hafta bunlar yaşanırken çok daha vahimi dün Zaman gazetesi yazarlarından Mümtaz’er Türköne’den geldi. Köktenci bir söylem. Oldukça uç.. Mümtaz’er Türköne diyor ki: “Gerçek şu: Sebebi ne olursa olsun, artık PKK’yı “bölücü” olarak mahkûm edemeyiz.”
Niye PKK’yı ‘bölücü’ olarak mahkûm edemeyecekmişiz? Yazara göre bunun en önemli sebebi, PKK’nın ulus-devlet dayatmasından vazgeçmiş olması. Sadece “özerklik” peşinde olmasıymış. Tespitlerine gerekçe olarak da Kürtlerin gerek seçimlerde gerekse daha önceki iç savaş denemelerinde PKK’nın beklentilerine uygun davranmamasıymış. Şimdi son seçimlerde beklediği halk desteğini alamadığını anlayan ve bunu gören PKK, eski tutumundan vazgeçmiş.. Kaldı ki “PKK, öncelikli olarak kendi hedef kitlesine karşı politika geliştiriyormuş.”
Sonra; “Barış süreci Kürtler tarafından onaylandı. Bu süreci baltalamak PKK’nın kendisini marjinalize etmesi demekmiş.” Bu arkadaş başka galakside mi yaşıyor acaba? PKK ve marjinalizm ilişkisi yokmuş gibi yazıyor.
O ne derse desin diyalektik aklın kuralları işliyor. Çelişkisi içinde saklı olan bu yazıda Türköne, Kürt milli devletinin kurulamayışını PKK’nın şartları sağlayamadığına, halktan yeterli destek bulamadığına bağlıyor. Demek ki yeni durumlar gelişir ve şartlar oluşursa eski hayaller yeniden savaşa dönüşebilir. Başka bir ifade ile antitez güçlendiğinde ne olacağını söylemiyor Türköne. Anlık durumlardan geleceğe yönelik kalıcı çözümler çıkacağını sanıyor.
Bu gibi adamlara Sayın Tanman’ın yerinde tespitleriyle bir karşılık verelim ve yazımızı sonlandıralım: “Türkiye’deki bütün değerlerin çökertilmesi, kurumların etkisizleştirilmesi, siyasetin kirletilmesi, halkın siyasetten uzaklaştırılması, özellikle gelir dağılımındaki adaletsizlikten dolayı fakirliğin, cehaletin bilinçli bir şekilde gelişmesine katkı sağlanması, Türkiye’deki siyasi rejimin yasal zeminde değiştirmek için çıkan yasalar, Orta Doğu coğrafyasında güçlü devlet oluşumlarının yerine emperyal güçlere, kullanılabilir tabii devlet uygulamasının sonucu olarak görmek gerekir. Yavaş yavaş Türk halkı alıştırılmaya çalışılıyor. Devlet inşa projesi bölgede yavaş yavaş devam ediyor. Bu proje teslim ve tutsak alınmış siyasi zihniyetin projesidir.”

Yazarın Diğer Yazıları