Paralel, ne kadar paralel?
Her şey muğlak.. Neyin ne anlama geldiği de anlaşılamıyor. Politika sert dil kullanıyor. Ülkenin siyasal psikolojisi gergin ve açmazda.
“Paralel” diyorlar mesela.. Tam olarak kim bu “paralel” cevabı belli değil. Nereden başlayıp nerede bitiyor? Anlatan yok. Bir örgüt şeması var mı? Kimse söylemiyor.
Adı geçen camianın ekonomi boyutu var. Yüzlerce iş adamı, bankacı, ticaret erbabını kapsıyor. Aynı şekilde eğitimcileri var. İçlerinde profesör seviyesinden dershane öğretmenine kadar varan koca bir insan kümesi.
Yurt içi var, yurt dışı var. Memurlar var.. Gazetecisi, televizyoncusu, manavı, bakkalı... Kısacası insan yığınları var. Dolayısı ile sormamız lazım değil midir? Arkadaş, “paralel” diye gösterdiğiniz düşman hangisi? Hepsi mi; bir kısmı mı? Tüm camia mı paralel?
Yoksa İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in söylediği gibi sadece devlet içine sızmış “F tipi örgütlendiği” söylenen ABD gladyosu mu?
Eğer söz konusu “paralel yapı” bir “gladyo” ise şüphesiz hepimiz bunun karşısında yer almalıyız. Çünkü ülkemizi koruma bilincimiz bunu gerektiriyor. Reflekslerimiz henüz pasifize olmadığına göre, milli duruşumuz ortaya çıkmalıdır elbet.
Ancak durum vahim. Türkiye’de muğlak bir düşmana savaş açan hükümet, niteliklerini tam açıklamadığı bir belirsizliğe hep birlikte ateş etmemizi istiyor.
Edemeyiz. Çünkü hukuk bunu gerektiriyor. Bilim bunu gerektiriyor. Vicdan ve irfan bunu gerektiriyor. Suç varsa, suçu işleyen veya örgütlü ise işleten, planlayan somut bir hedef ortaya konulmalıdır.
Böyle bir hedef, böyle bir somutlaştırılmış grup, henüz gösterilmedi.
Hükümet ve avanelerinin avazı çıktığı kadar haykırmasını bir kenara koyun. Ortada bugüne kadar anlatılan bir gölge var. O da nerede başlayıp nerede bittiğini bilmediğimiz, kimlerden oluştuğunu tam anlamadığımız, içinde yabancı güçlerin var olup olmadığı, varsa da hangi boyutta var olduğu ortaya konulmamış bir söylem var: “Paralel yapı.”
Kimse kusura bakmasın.. Neyin ne olduğunu bilmeden tarafımızı ortaya koyamayız. Ben şahsen nötr durumdayım.. İzliyorum..
Bir şey daha bilmek istiyorum..
Bu “paralel yapı” ; hükümete mi düşman, ülkeye mi düşman, AKP’ye mi düşman? Hatta daha da teke indirgeyelim; sadece Başbakanın ailesine ve de kendisine mi düşman?
Paralelin hedefi de taraftarlık bakımından önemli.. Vaziyet alışım, sorunun cevabına göre değişecektir.
Eğer ülkeye düşmansa eyvallah sonuna kadar hükümetin yanındayım. Hiçbir güç benim ülkeme zarar veremez. Dini kisve altında olması veya okul açıp büyük eğitim başarıları ortaya koyması hiç önemli değildir. Türkiye’nin milli varlığı, bütünlüğü, geleceği her şeyin üstündedir.
Yok, sadece “yolsuzluklar” üzerinden sırf Allah rızası için hükümete veya AKP’ye düşmansa, orada durmak lazım... Hükümetin hakkını ona vermemiz için sadece suçlamalar yaparak “İşte bak paralel. Bunlar bizi dinliyorlar. Casusluk yapıyorlar” demesi yetmez. Hükümet öncelikle hakkında ortaya saçılıp dökülen iddiaları cevaplasın, kendini aklasın. Türkiye’nin milli kaynaklarını ne kadar koruduğunu bize göstersin. Aksi halde milli sermayesi çalınmış bir ülkenin yurttaşlarından biri olarak, ister istemez “paralele” teşekkür etmek zorunda kalabilirim.
Hükümetin muğlak “paralel” kavramsallaştırması üzerinden yarattığı düşman, Perinçek’in “F” tipi söyleminin çok gerisinde. Perinçek, daha somut ve daha akla uygun tanımlama yapıyor. En azından bütün camiayı suçlu ilan etmiyor. Camia içinden bir grubun, ABD ile olan ilişkilerinden söz ederek devlet içinde bürokrasiyi kullanarak örgütlendiğini söylüyor. Doğruluğu yanlışlığı ayrı bir konu. Ortaya konuluşu ve somutlaşması bakımından bu daha mantıklı değil mi?
Peki, hükümet kime karşı bizi yanında görmek istiyor? İşte asıl tuhaflık burada...