Özgür Özel safını seçti
CHP Genel Başkanı Özgür Özel safını seçti. Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının yarım bıraktığını biz tamamlayacağız, demeye getiriyor.
Özgür Özel, önceki gün Hıdırellez’i kutladı. Hıdırellez 6 Mayıs günü. Neden bir gün önce kutladı? İşkillendim tabiî. 6 Mayıs’ta hem şenlikleri kutlayacak hem ölümleri anacak... Çelişki.
Özgür Özel dün Ankara Karşıyaka Mezarlığı’na Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmaya gitti. CHP pankartı açarak gösteri yaptı. Fatiha da okudu mu, bilmiyorum.
Onlar idam edilirken Ankara Belediyesi Mezarlıklar Başimamı Seyit Çiftçi görevliydi. Anlatıyor: “Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın elleri çözüldü, abdest aldılar ve Kelime-i Şehadet getirerek darağacına gittiler. Deniz Gezmiş ise böyle bir şeyi kabul etmedi.” (“İrfan Dumlu, İdama giderken abdest aldılar, biri hariç”, haber7com, 6 Mayıs 2012)
Özgür Özel her fırsatta Deniz Gezmiş’in adını telaffuz ediyor, “örnek lider” gösteriyor. Filistin davası için savaştı, demeye getiriyor.
Aşağıdaki satırları “Filistin’e niçin gidildi?” ara başlığı altında bizzat Filistin’e giden, sonra İsrail askerlerinin baskınında yakalanıp İsrail zindanlarında 7 yıl 2 ay hapis yatan eski Maocu Faik Bulut yazıyor:
“1970’li yıllar, Türkiye’nin en çalkantılı dönemlerinden biri olarak tarihe geçti. Bu dönemden akılda kalan 12 Mart 1971 askerî muhtırası, banka soygunları, devrimci sol ile ülkücü militanların silahlı çatışmaları, her iki taraftan gençlerin ölümleri, gencecik insanların idam edilmeleri, bir halk devrimi gerçekleştirmeyi hayal eden devrimci sol militanların devrim pratiğini öğrenmek için gizlice Suriye’deki Filistin kamplarına gitmeleri, Türkiye’ye geri dönüp şehir ve kır gerillalığına soyunmaları.” (“Filistin’e giden Türkiyeli devrimcilerin serencamı (1)”, Independent, 13 Şubat 2020)
Deniz Gezmiş sağ olsaydı, kendisini başka türlü göstermek isteyenlerin, “Atatürk”ün yerine koymaya kalkışanların yüzüne bakmazdı.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının avukatı Halit Çelenk’ti. Halit Çelenk’in kızı Serpil Güvenç her şeyi çok açık ortaya koyuyor. İdamdan hemen sonra gece babası ve bir başka avukat daha eve gelmişler, sıcağı sıcağına olanları anlatmışlar, o daktilo etmiş. Deniz Gezmiş sehpaya giderken, “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!”, “Yaşasın Marksizm Leninizmin yüce ideolojisi!”, “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!” sloganlarını atmış.
Serpil Güvenç, devam ediyor:
“‘Yaşasın tam bağımsız Türkiye!’ ve ‘Kahrolsun emperyalizm!’ sözcükleri, 1960'ların tüm siyasal sol akımlarınca paylaşılan anti-emperyalist mücadele hedefini tanımlamaktadır. ABD emperyalizmi ve yurt içindeki iş birlikçileri bu topraklardan 2. Millî Kurtuluş savaşı verilerek atılacaktır. ABD ile imzalanan ikili anlaşmalar feshedilecek, Türkiye NATO'dan çıkacak ve Amerikan üsleri kaldırılacaktır. 2. Millî Kurtuluş mücadelesi terimi elbette birinciden alınan bir ilhamla TİP başta olmak üzere dönemin sosyalist/komünist hareketinin ve tüm devrimci, demokrat güçlerin kullandığı ve benimsediği bir kavramdır. Bununla birlikte, tartışılması gereken nokta, bu mücadelenin Denizler de dâhil sosyalist sol açısından, verilecek bu ikinci kurtuluş savaşının sonunda arzulanan zaferin bu mücadele ile sınırlı olup olmamasıdır. / İşte son sözlerdeki Marksizm Leninizm vurgusu, kurtuluş savaşıyla sona ermeyecek bir mücadeleyi işaret etmekte ve bunun yanı sıra Deniz ve arkadaşlarının dünya görüşlerini de yansıtmaktadır. Tüm sosyalist/komünist hareketler ve akımlar gibi Kemalizmin ‘bağımsızlık’ yönünden etkilenmiş olan 68 gençliğinin, nihai amacının Kemalizm olmadığı, dünyayı yorumlama ve değiştirme girişiminde temel olanın, işçi sınıfı ve emekçi dünya halkları olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.” (haber.sol.org.tr denizin-son-sozleri-haberi-, 6 Mayıs 2010)
Bunları ben yazmıyorum. O kesimin inanmış insanları yazıyor.
Siz Deniz Gezmiş ve ideolojisini halka nasıl anlatacaksınız?
Ülkücüler için 1960’lı, 1970’li yıllarda “komando kampları” çok konuşulmuş, çok tartışılmıştı. Milliyetçi Hareket’in önde gelen isimlerinden Dündar Taşer (1925-1972), haftalık Devlet gazetesinin arka sayfasında 1971’de yazdığı bir köşe yazısında “Komandolar çeliğe sarılmış ipektir.” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Türkiye’de fikrî ayrılıklar çok keskin olduğu için, bir taraf, diğer tarafı şiddetle tenkit etmektedir. Komando kamplarının varlığından rahatsız olanlar ve aleyhinde yayın yapanlar, komünist, sosyalist gençlerin gizli yollarla Filistin kamplarına gidip bir aylık, iki aylık, üç aylık... eğitim görüp döndükleri ortaya çıktığında hiç ses etmemişler ve onların hareketini meşru görmüşlerdir. Bu militanların bir kısmı, İsraillilerin kampları basması sırasında öldürülmüş, bir kısmı da yakalanıp İsrail’e götürülmüşlerdi. Eğitim görüp gelenler de Türkiye’de silâhlı kalkışma başlatmışlar, halka silâh çekmişler, üniversiteleri, liseleri işgal etmişler, gençlerin okumasını engellemişlerdir. Ancak, belirttiğimiz gibi, komando kamplarının zararlarından bahsedenler, komünist militanların Filistin kamplarında eğitim görmelerini sevinçle karşılamışlardır. Bazı kimselerin hâlâ öve öve bitiremedikleri Deniz Gezmiş adındaki militan da Filistin kamplarında yetiştirilmiştir.”
Bir tarafta Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için silaha sarılan Marxist Leninist militanlar göğe çıkarılacak, diğer tarafta, Mustafa Kemal Atatürk’e:“Senin yolun bizim yolumuz.” denecek.
Kimi kandırıyorsunuz?!