Osmanlıcılık ya da yurttaş olmak

Kendini Osmanlı Devletinin tebaası olarak görmek isteyen tarihsel bilinç düzeyi yaralı pek çok kimse var ülkemizde. Demek ki şimdiyi yeterince özümseyememiş. Ve dahası Cumhuriyetle geçmiş arasındaki iktidar ayrımını yeterince yapamamış.
Yurttaş olmak ile tebaa olmak arasındaki farkı zihninde oturtamamış.
Hukuk devleti yurttaşı olmak ile buyurgan mutlakiyetçi tek adam yönetiminin “kulu” olmak arasındaki ayrımı da yapamamış.
Kısacası kutsal, hatasız, her şeyin yolunda gittiği bir devlet düzeni kurmuş beyninde ve ona tapınıyor.
Osmanlı’yı arıyoruz diyor.
Neden arıyorsunuz birader?
Çünkü orası insanlığın yaşadığı en ideal, en adil, en mükemmel rejim ve yönetim de ondan. İşte ideolojik, kurgulanmış ve hakikate değil de tasarlanıp sunulan bilgiye inandırılmış kimselerin düşünce biçimi bu.
Herkesin inanması isteği ile paketlenmiş bir tarihsellik ve bunun bilgisi var, bir de yaşanmış koca 600 yılın gerçek bilgisi.
Düşünce bulanıklığını üzerinden atamayanlar aramayı sürdürüyor.
Çünkü giydirilmiş bilgilerle hareket ediyor.
Tarihi sahiplenmek ve savunmakla rejimi savurmak arasında kesin çizgiler koyamamış kimselerin “yeni Osmanlıcılık” hayaline kapılmaları gayet normal aslında.
Yeni Osmanlıcılık! Niye?
Mevcut iktidarı görmüyor musunuz?
Muhafazakâr olduğunu söylüyor ama yaptıklarına bakmıyor musunuz?
Dindarlık ile iktidarın gücünü kullanma arasındaki farkı, gemiciklerden, ihalelerden dahası Deniz Feneri’nden anlamıyor musunuz?
İnsanların dini inanç taşımaları ile siyasal adalet, siyasal kayırmacılık, siyasal iltimas yapmayacaklarını, her birinin küçük birer Hz. Muhammed modelciği olacağını mı sanıyorsunuz?
İktidar ve taht uğruna dökülen kanların, kesilen kardeş ve evlat başlarının ayyuka çıkardığı çığlıkların acısını tarihin dili olsa da söylese.
Ayrıca şunu iyi bilmek gerekiyor: Tarihte tek bir Osmanlı yok. En az dört Osmanlı var.
Birincisi, Kayı boyunun saf Osmanlısı. Türk ve Türkmen; gelenekleriyle yerli, halktan, biraz da köylü olan Osmanlı.
İkincisi, yükselme dönemini yaratan hükümran, baş eğmeyen, emreden, alan, sahiplenen Osmanlı. Kendi dışındaki devletlerin korkulu rüyası.
Üçüncüsü, Saray Osmanlısı. İşlerin çoğunu devşirmelere teslim etmiş, saray bürokrasisine Kayı’nın, Türk’ün giremediği aslına yabancılaşmış Osmanlı.
Dördüncüsü de Batının elinde oyuncak olan Osmanlı.
Tanzimatçı, ıslahatçı, reformcu ve fakat illa da Batıcı.
Devleti yöneten devşirme bürokrasinin tepesinde bunanların kimine Nedimof, kimine Enverland, kimine İngiliz muhibbi denilen taife. Hangi batılıya yakınsa onunla anılan başbakanlar dönemi.
Osmanlıcılık peşinde olanlar hangisini arıyor bilemem. Ancak söz yazı ve davranışlarına bakılırsa daha çok dördüncü Osmanlı’yı model aldıklarına hüküm verebiliriz.
Neo-Osmanlıcılık yapanların yurttaş yerine tebaa aradığı kesin.
Tek adam ve mutlak iktidar arayanların isteklerine şaşırıyoruz.
Yurttaş olmak sizi neden rahatsız ediyor?

Yazarın Diğer Yazıları