Operasyonu kim yapıyor?
Bahçeli, "Kılıçdaroğlu bir projeyle geldi, başka bir projeyle de gideceği gözüküyor" dedi.
Ne demek bu?
Birileri Türkiye'de ana muhalefet üzerinde istediği zaman, istediği gibi proje yapıyor, sonra da yaptığı projeyi uyguluyor ve başarılı oluyor demek.
Peki böyle bir durumda, devlet ne yapıyor?
Devleti yönetenler ne iş yapıyor?
Türkiye'de birileri siyaseti istediği gibi biçimlendiriyor, ülkenin siyasal düzenine yön veriyor onlar da seyir mi ediyor? Değilse, devletin kurumları bunu görmezden mi geliyor?
Eğer öyle ise vay halimize.
Türkiye, operasyon alanına dönmüş de haberimiz yokmuş.
Bugün CHP'ye yarın başkasına.
Hadi birincide bu işleri FETÖ yapıyordu. Devlet birçok kurumuyla ele geçirilmişti. FETÖ'nün hâkimi, savcısı, polisi, istihbaratçısı vardı ve bir proje yapabiliyor sonra da planladığı gibi uygulayabiliyordu. Peki, şimdi kim ya da kimler Türkiye'ye ayar veriyor da işlem yapması gerekenler susuyor? Söyler misiniz kim?
"Kılıçdaroğlu, bir projeyle geldi, başka bir projeyle de gideceği gözüküyor" lafı çok iddialı bir laf. Eğer böyle ise, birileri Türkiye'ye operasyon çekiyorsa, istediği gibi atını oynatıyorsa, Sayın Bahçeliye düşen görev nedir?
Kılıçdaroğlu'na saydırmak değil, proje merkezlerine meydan okumaktır.
Doğrusunu isterseniz, Bahçeli haklı olabilir. Rahmi Turan'ın haberiyle başlayan CHP'ye yönelik "bir CHP'li saraya çıktı" haberinin gerçekten de bir proje olduğu düşünülebilir.
Eğer ortada Bahçeli'nin belirttiği gibi bir proje varsa, önce birileri test ediyor demektir. Bunun için önce uygun bir haberci bulunuyor. Bu haberci, güya elde ettiği çok önemli haberi kendisi yayınlamıyor, özellikle CHP okuyucusunun haberle yakından ilgileneceği gazetede yayınlatmak istiyor. Bunu neden istiyor? Çünkü böyle yapsın ki haberin yankısı asıl hedefini tam ortadan vurmuş olsun. Sarsıntısı büyük olsun. Nitekim öyle oldu.
Ama dikkatinizi çekerim, yalan haber düzeneğini hazırlayanlar, haberi, gazetenin haber merkezine değil yazarlarını hedef seçerek yayınlatma stratejisini uyguluyor. Halbuki böylesine büyük ve çarpıcı bir haber, doğrudan gazetenin haber bürosuna gönderilir.
Niye?
Adı üstünde çok çok önemlidir ve manşet olur da ondan. Burada durum öyle değil.
Hedefe yazarlar konulmuş onlar üzerinden kamuoyuna ulaşılması planlanmış.
Haberi veren kişi, büyük ihtimalle kimsenin saraya gitmediğini biliyordu. Ama kamuoyuna böyle duyurulması planlandığı için "Bir CHP'li Cumhurbaşkanı ile görüştü" lafı herkesin dikkatini çekti. Kılıçdaroğlu'nun "olabilir" demesiyle Sayın Cumhurbaşkanı da oldukça iddialı konuştu. Çünkü kendisine böyle birinin gelmediğini biliyordu.
Böylece birinci raundu AKP kazandı.
İkinci raunda ise, asıl beklenen altın vuruş gerçekleşti.
Saraya gittiği söylenen müphem kişinin adı verildi. CHP'nin yumuşak karnı burasıydı. Muharrem İnce'nin parti içi mücadelesini fırsata dönüştürmek söz konusu yalan haberin asıl amacıydı. Bundan sonra neler olacağını da herkes tahmin edebilirdi. Nitekim, CHP'de beklenen dalga aldığı rüzgârın etkisiyle yükseldi. Gürültü koptu. Sonra, sağduyu galip geldi. Düşünen akıl, yolunu buldu ve çok uzamadan sakinleşti.
Eğer bu MHP liderinin söylediği gibi Kılıçdaroğlu'na yönelik bir projeyse, uygulaması gayet başarılı oldu denilebilir. Önemli olan bundan sonraki toplum mühendisliğidir. Sosyal mühendisler nasıl bir proje yapacak ve CHP'yi, hassas noktalarına dokunarak ayaklandıracak bilemiyoruz. Belki de bu bir ön yoklamaydı. Test edildi ve tepkiler ölçüldü.
Tekrar edelim: Eğer bu bir projeyse, İYİ Parti de kendisine yönelik bir operasyona hazır olmalı. Çünkü asıl hedef Millet İttifakı'nın birlik ve bütünlüğüdür.
Burada büyük soru şu: Türkiye'de siyasal alanı toplum mühendisliği projeleriyle biçimlendirmek isteyenler var mı, varsa kimdir? Sorunun cevabı ülkenin geleceği ile doğrudan ilişkilidir. Birilerinin milli siyaset alanını istediği gibi düzenlemesine fırsat verilirse ortada ne rejim kalır ne demokrasi. Siyasi rekabetin de yarışında önemi kalmaz.