Önceliklendirilen makro finansal istikrar!

Para toplama turundayız... Recep Tayyip Erdoğan, 200 iş adamını yanına aldı, önce Müslüman ülkelere gitti. Suudî Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE, yedi emirlik), Katar ilk ziyaret merkezleri. Yakında Avrupa’ya geçilecek, ta ABD’ye kadar uzanılacaktır. Hatırlatayım: IMF’nin merkezi Washington.

International Monetary Fund (IMF) (Uluslararası Para Fonu), İkinci Dünya Savaşı’nın bitimde kuruldu. Türkiye 1947’den beri üye. 190 ülke IMF’yle bağlantılı desek, bu finans kuruluşunun dünyadaki yerini de belirlemiş oluruz.

IMF’ye geçmişte çok borçlandık. Recep Tayyip Erdoğan döneminde, 14 Mayıs 2013 tarihinde, IMF'ye olan borcun son taksiti ödenerek bitirildiği gibi, IMF, Türkiye’den 5 milyar dolar kredi talep etmiş ve Türkiye taahhütte bulunmuş; ancak, IMF parayı kullanmamış.

IMF bizde öcü. Bu fona borçlanma demek, ölümlerden ölüm beğen demek. R. T. Erdoğan öncesi yönetimlerde, ister istemez IMF’nin kapısı çalınmış ve büyük yük altına girilmiş, IMF heyeti ne zaman Türkiye’ye gelip kontrole geçse başımıza yine ne gelecek, diye endişe duyulmuştur. Halktaki bu tedirginliği kendi iktidarı için fırsat bilen R. T. Erdoğan, IMF’den Türkiye’yi biz kurtardık, halayları çeke çeke seçimlere gitti.

Ama şimdi... Dolaydan IMF’nin kapısının zorlandığı söyleniyor. (Gazetemizde Abdullah Oskay’ın, 11 Temmuz 2023 tarihinde çıkan “IMF’siz ama IMF’liden ağır kriz yönetimi” yazısı olanı ve olacakları özetliyor.)

***

Katar emiri dostumuz. Ondan bir şeyler geliyor.

Cemal Kaşıkçı’nın vahşice katli dünyada yankılandığı için, Suudî Krallığı çok hassas. “Öldürme” emri en tepeden. Dosya rafta duruyor. Rafta kalması, hatta yok edilmesi için Türkiye ne isterse verecek. Elbette açıktan söylemeyecek; ama, ihsas edecek.

Birleşik Arap Emirlikleri bize karşı mahcup. Daha önce bahsettiğimiz gibi, darbecilere 3 milyar dolar yollamışlar. Mahcubiyetlerini örtmek için bayağı para vereceklerdir.

İçeriden üretilmedikten sonra ne yaparsan yap alacağın netice geçici olacak. Ve daha ağır yükün altına girilecek.

Turgut Özal’ın başta nasıl kazandığı ve sonra nasıl kaybettiği çok iyi incelenmelidir.

***

Mehmet Şimşek bakanlık makamına oturur oturmaz ettiği sözü bir daha hatırlatalım ve bu sözdeki kavramlar üzerinde duralım: “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı bir Türkiye ekonomisi özlenen refaha ulaşmamızda önemli olacaktır. Makro finansal istikrarı önceliklendireceğiz.”

Bu karamlar rasyonel, makro finansal ve önceliklendirme...

Önce dil meselesinden gireceğim. Mehmet Şimşek’in sözlerinde geçen “seçenek” yeni uydurulan bir kelime. Kullanılsın ama, şık, madde, tercih... kelimelerini de yutmasın. (Not: Kendisince dil meselesine kafa yoran Emin Özdemir (1931-2017), benim de olduğum bir toplantıda, “seçenek”i, “görsel”i kendisinin uydurduğunu söylemişti. Muhtemelen “gelenek”, “görenek” kelimelerine bakarak böyle bir kelime çıkarmış olmalı.)

Önceliklendirmek... Hiç kullanmadığım kelime. Kelimenin yapısı, dil kurallarına uyup uymadığını tahlil edip yazıyı uzatmayacağım. Sonra baktım “kavram” olarak karşımıza çıkarmışlar.

Anladığım kadarıyla, Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na başladığı gün yol tarifi için kurduğu cümlelerdeki kelimeleri bulmak için bayağı düşünmüş. İngilizceyi daha iyi bilen Bakan Bey, “prioritize” kelimesine bir karşılık bulmak istemiş, “önceliklendirme”yi tercih etmiş olmalı.

“Önceliklendirme”yi kullananlar bir öncelikten bahsediyorlar ama muhtevası farklı farklı...

Bakan Bey’in, makro finansal istikrarı önceliklendirerek rasyonel bir zemine nasıl döneceğini göreceğiz.

(Daha açıklamalarımız olacak.)

Yazarın Diğer Yazıları