Olaylar ve milliyetçi siyaset
Bahçeli, grup konuşmasında şöyle dedi: "Türkiye''yi yakın markaja alarak, karanlık operasyonların hedef ülkesi haline getirmek için ellerini ovuşturanlara, fırsat kollayanlara taviz veremeyiz…"
Elhak doğrudur. Elbette veremeyiz. Ülkemiz biriciktir ve önemlidir.
Sözlerinin devamında; "Türkiye''nin çevresindeki sisli kuşatma sertleşmektedir. Emel sahipleri kartlarını açık oynamaktadır. Asıl mesele gündemi işgal eden iddia ve isnatların taraftarlarından hem de cesametinden çok daha ötesidir."
İşte asıl mesele tam da burada.
Madem Türkiye''nin düşmanları harekete geçti ve kartlarını açık oynuyor, iktidar sahipleri ve milliyetçilerin bu sinsi düşmanların adını sanını, kimliğini gözümüzün içine soka soka söylemesi, hepimizi uyarması gerekmez mi?
Ülkemize saldırı varsa ve Cumhur İttifakı sır gibi saldıranların adını, kim olduklarını söylemiyorsa biz ne yapalım?
Bilinmedik düşmanla nasıl savaşacağız?
Öyle değil mi?
Aynen öyle.
Bu sebeple bu tür söylemleri inandırıcı bulmuyoruz.
Sayın Bahçeli''nin "...Hiç kimse Türk Silahlı Kuvvetleri''nin onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır. Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman TSK''nın ve İçişleri Bakanı''nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum" şeklindeki sözlerinin Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili kısmına aynen katılıyoruz. Çünkü TSK, görevini gerçekten son derece mükemmel bir şekilde yapıyor.
Şehit veriyor.
Büyük askerî başarılara imza atıyor.
Onlar ruhumuzun çelikleşmiş ifadesidir.
Ebedi var olsunlar.
Sayın Bahçeli''nin grup konuşmasında Akşener''e yönelik olarak "İP başkanının bile bile, inadına yapar gibi Rize''ye gitmesi yalnızca düşüncesizlikle, sorumsuzlukla, öngörüsüzlükle izah edilemez" şeklindeki sözleri anlamsız ve politiktir. Çünkü, Rize''de İkizdere ile ilgili günlerdir süren bir tartışma var ve bir siyasi lider olarak Sayın Akşener de bu siyasi odağa yönelmiştir.
Sayın Bahçeli''nin "Türkiye''nin gündemi video kayıtlarıyla ele alınamaz. Sosyal medya iftiralarıyla ele geçirilemez" söylemi boşunadır. Bal gibi gündem iktidarın kontrolünden çıkmış ve Sedat Peker''in belirlediği hale gelmiştir. Keşke gelmeseydi. Ülkemiz, Batılı demokrasiler gibi oturmuş, tıkır tıkır işleyen, gelecek hayali kurabilen bir düzlemde varlık gösterseydi.
Burada önemli olan Türk Milliyetçilerinin bu tür olaylar karşısında aldığı pozisyondur. Maalesef, mevcut konumlanmada bir istikrarsızlık ve iktidarın yanında konumlanma görülmektedir. Halbuki, davanın yanında konumlanmak icap ederdi. Ebet müddet var olacak Türkiye, hiçbir suç örgütünün, hiçbir çıkar grubunun amaçlarına heva ve heveslerine (iktidar uğruna bile olsa) taviz verilerek heba edilemez.
Milliyetçi dava adamları, milletin siyasi varlığını temsil eden devletini gözü gibi korur, tıpkı Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığı gibi, devletinin çökertilmesine izin vermez, çıkar ilişkilerini kuranların oyunlarını bozar, devletin sırtından geçinenlere izin vermez. Binali Bey''i peşin peşin aklamaz, savunmaz, hakkındaki iddiaların araştırılmasını ister.
Milliyetçi dava adamları, kirli siyasetin parçası haline gelmez, kirli siyaseti aklanıncaya kadar savunmaz, oy vererek ödüllendirmez.
Milliyetçi dava adamları, hukuktan yana, hukukun üstünlüğünü savunan, millî iradeyi üstün tutan, millî devleti, milletin varlığı ve geleceği açısından önemli gören, sürdürülebilir siyasi ahlaktan yana dürüst ve namuslu kimseler olarak, daima hakkı üstün tutar.
Bu sebeple iktidar sahiplerine diyoruz ki; arkadaş, sen günlerdir çalkalanan çürümüş Türkiye görüntülerini temize çıkarmakla görevlisin. Türk Devletini, kendi savcısından mahrum etme. Siyasi ikbal için susma, tam tersine devleti çamura batıranlardan kurtar. Suçlanan kim varsa hukuken incele, haklı olan aklansın.
Bahçeli''nin konuşmasından bu söylemi beklerdik.