Olacağı bu değil miydi?
“Adalet yara aldı” dediğimizde, burun kıvıranların ve Türkiye’nin geldiği noktayı görmezden gelenlerin şimdi çırpınıp durmasının ne anlamı var?
Hiç!
Demek ki neymiş, bu ülkede kurumların tartışılır hale getirilmesi, yargı üzerinde siyasal hesaplar yapılması, ülkenin hem toplumsal ve hem de siyasal düzeninde karmaşa yaratıyormuş.
Bakınız seçilen milletvekilleri ile ilgili olarak YSK karar aldı.
Tartışılıyor.
Mahkemeler karar aldı, gene tartışılıyor.
Gazeteler “herkesin aklı karışık” diyor. Kimi, “bu iktidarın bir oyunu” derken bir başkası YSK’yı yerden yere vuruyor.
Böylece ortaya karmaşa çıkıyor.
İşleyen bir sistemin varlığını sürdürdüğü, kurum kültürünün yerleştiği bir ülkede bunlar olur mu?
Olmaz!
Olmuyor zaten.
N’olacak şimdi?
Karmaşa nasıl çözülecek?
Bunun için her kafadan bir ses çıkıyor.
Sorunu çözmenin en kestirme yolu bellidir: Ya her olaydan sonra yeni tavizler üretirsiniz ve muhataplarınızın gönlünü yapar, itirazlarını cevaplarsınız, ya da kurulu nizamın kurallarını yerli yerinde uygularsınız. Birinci çözüm yolu beraberinde “Bastıran kazanır. Güçlü olan istediğini koparır” sonucunu doğurur.
İkinci yol ise alınan kararlar başkalarının hoşuna gitmediğinden ve gitmemesi de ülkede sıradanlaştığından beraberinde yeni çatışmaları doğurabilir.
Kısacası ortada var olan şey, ikilemdir.
Çözüm verilecek karara bağlı.
Kanunlardan verilen tavizler, görmezlikten gelinen hukuk dışı davranışlar, zamanla taraflarını da çarpar, onları da huzursuz eder.
Türkiye, son birkaç yılını hukuksal düzenin değiştirilmesine ve hukuk kurumlarının siyasallaştırılmasına harcadı. Ve sonunda ortaya böyle bir tablo çıktı.
Yazarın biri gelinen durumu düz mantıkla nasıl savunuyor biliyor musunuz?
“Hatip Dicle PKK yandaşlığı ile suçlanıyor. Evet bu kanunsuzluktur ama bu kanunsuzluğu sade o yapmıyor. Geriye kalan bağımsızlar da aynı suçu çoktandır işliyor.” Demeye getiriyor ki, “Arkadaş, PKK yandaşlığı ortalığı sardı. Siz ne suçundan bahsediyorsunuz. PKK yandaşlığından dolayı insanları milletvekili yapmayacaksanız, seçilen bağımsızların tümünü yapmamalısınız.”
İşte bu mantık, hukuksuzluğun neden meşrulaştırıldığını sorgulamıyor; ya ne yapıyor? Meşrulaşan kanunsuzluğu savunuyor.
Yasa dışılığı gerekçe gösteren muhafazakâr arkadaş, bu ülkede adalete olan güvensizliğin kaynağı ise hiç dikkate almıyor. Hâlbuki daha düne kadar, hükümetin yargı üzerindeki değişim programını göklere çıkarmaktaydı. Şimdi ortaya çıkandan rahatsız olduğunu
söylüyor.
Aynı şekilde çok savunduğu AKP de “Bu gelişmelerin bizimle alakası yok” derken, ortamı yaratanın kendisi olduğunu unutuyor.
Niye şaşırıyorsunuz ki?..
Not: Gazetemizin yazar ailesinden merhum Behiç Kılıç’a Allahtan rahmet diler, ailesine, sevenlerine sağlık ve sıhhat dilerim.