Öğretim kadrosu ve geçim
Üniversitelerdeki aksaklıklardan bir seri bahsetmiştim. İlim adamı ilmî araştırmalarını mı, öğrenci yetiştirmeyi mi düşünsün, evini geçindirmeyi mi? Özlük hakları meselesi ayrı sıkıntı. Yardımcı doçentlerin durumu bitmeyen çile... İlmî yeterlilik başka bir sayfa...
Üniversitelerin birer yüksek liselere dönüştüğünde hemen herkes hemfikir.
Biz yardımcı doçentlerin durumunu ele alıyoruz ama asistanların (araştırma görevlilerinin) durumu da ayrı dert.
Daha önce maaşların yetersizliğine temas etmiş ve üniversitelerden gelen şikâyet mektuplarını bu köşede vermiştim. İşsizlerin neden asistanlığı tercih ettikleri üzerinde de durmuştum. Sonra gelen şu mektubu okuyalım:
“Akademisyen maaşlarının yetersizliği konusunda gösterdiğiniz duyarlılığa teşekkürler ediyorum. Üniversitelerin bilim üreten kurum olma yerine ‘iş kurumu’na dönüşmekte oluşu tamamen bu yüzdendir. Söylendiği gibi bu maaşa ancak ‘vasat altı’ işsiz insanlar rıza göstermekte, asistan alımları da onlar arasından yapılmaktadır. Dolayısı ile bu düzeyden gelip ‘yetişenlerin’ de kalitesi ortada. Nitelikli gençler sırf bu yüzden akademisyen olmak istemiyor. Mevcut kitle ‘bir lokma -bir hırka’ ile geçinse bile, üniversitelerini yok sayan ülkelerin geliştiğini gören ve duyan olmamıştır.” (Prof. Dr. K. Ç.)
Hak teslimi için şunu söylemeden geçemeyeceğim... Asistanlık meselesini soruşturdum. Öncelikle kızım asistan olduğu için vaziyeti iyi bilir, dedim, dün konuştum. Bir torpil olmadıktan sonra asistanlığa geçiş zor. Sanırım, asıl sıkıntı torpil... (Akla gelebilir; bizde torpil yok! Çocuğun bütün notlardaki ortalaması 90’ın üzerinde ve üç dil biliyor!) Asistan olabilmek için Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim Sınavından (ALES) %70, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından (KPDS) veya Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavından (ÜDS) en az 50 puan alması gerekiyor, sonra üniversite not ortalaması aranıyor ve yine bir imtihan... Hepsinin ortalamasıyla kadroya giriyorsun. Kadro da iki türlü: Bir üniversite kadrosu, bir de enstitü kadrosu. Enstitülerde asistan olanlar, sırat köprüsünde desem yeridir. Sözleşmeleri belli aralıklarla yenileniyor. Yenilenmezse kendisini dışarıda buluyor.
Niye bu kadar şikâyet öyleyse?..
Yine bir mektup:
“Çok önemli bir konuyu gündeme getirmişsiniz. Türkiye’yi çağın devleti haline getirecek bir kurum varsa bu da bilim camiasıdır. Ama maalesef bilim camiası hiç bir şekilde desteklenmemektedir. Ben orta ölçekli bir firmada yazılım müdürüyüm. Bilgisayar mühendisliği dalından yüksek lisansıma devam ediyorum. Okuldan, gelecek vadeden son sınıf öğrencisi veya yeni mezun mühendis arkadaşları 2500 TL gibi bir fiyatla işe alıyoruz. Bir yıl geçmeden doçent unvanlı hocasının maaşını almaya başlıyor. 7 yıllık tecrübeli bir mühendis olarak aldığım maaş profesör maaşının iki katıdır. İnsanlar ömür ve büyük bir çaba veriyor profesör olabilmek için ama çocukları yaşlarında öğrencileri onlardan iki kat fazla kazanıyor.” (M. Kurnaz).
Önce ilim adamlarımızın geçim sıkıntısını aşmaları gerekiyor. Üniversite meselesine devam edeceğiz.