Ödül çarpıklığı
Yağmur Tunalı, sanat ve edebiyat adamıdır. Gazetecidir. TRT’nin Türkmenistan ve Özbekistan’da temsilciliğini yürütmüştür. Sık bahsettim, son bir kitabı çıktı ki, herkesin okuması şart... “Bizim” dünyamızı bütün içtenliğiyle, kolu kırıp yen içinde bırakmadan anlatmıştır: “Kavga Günleri”... Açık söylüyorum: Hususiyetle 12 Eylül öncesini yaşayanlar muhasebe etmek, sonraki nesiller de, geçmişe bakarak bugünü anlamlandırabilmek için Kavga Günleri’ni döne döne okumalıdırlar. (Bilge-Kültür-Sanat yay., 0212 520 72 53).
Facebook sayfam vardır. Evdekiler açmışlar. Ama hiç girip de bir şey yazmış değilim; okuma fırsatım da olmuyor. Benim büyük kız 13 bin km. uzakta... Rû be-rû görüşebilmek için facebook ideal! Tabiî bir başka şehirde torun da var... Miniğin sesini günlük duymazsam o gün içim rahat etmez. Miniğin idolü Pepee... Pepee saatinde onu asla televizyonun başından alamazsınız. Pepee saatlerini bir kenara not ettim ve ona göre facebooku açıyorum! Böyle açık olduğu zaman, Yağmur Tunalı’nın, Cumhurbaşkanı’nın dâhiyâne(!) ödül tercihini bir fikir adamı, bir sanatkâr gözüyle kıyasıya tenkit eden kısa notunu gördüm ve mektep arkadaşımı hemen aradım: “Yağmur, senin görüşlerini köşeme taşıyacağım. Genişletelim.”
Yağmur Tunalı, Ahmet Kaya isimli arabeskçiye o ödülün neden verilemeyeceğini bir bir açıklıyor. Birkaç yıl önce Yaşar Kemal’e de sırf ideolojisinden dolayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül büyük ödül vermiş, ben yine kaleme sarılmış, Sanat Âlemi’ni yöneten Mehmet Nuri Yardım’a göndermiş, o, notlarımı gerekli yere ulaştırmıştı. Şimdi düşünüyorum... Yaşar Kemal, benim nazarımda “büyük edebiyatçı” asla olmamıştır. (Bu değerlendirmeye salahiyetli olduğumu erbabı bilir!) Ama Ahmet Kaya’ya bakarak Yaşar Kemal’i tenzih ediyorum!
Şu sebepten Ahmet Kaya’ya ödül verilmişmiş:
“Kaya, kimliğinde ülkenin pek çok farklı grubunu, fraksiyonunu bir araya getirebildi. Kürdü, Alevisi, solcusu, İslamcısı hep severdi Kaya’yı. Paris’te sırf Fatiha okumak için mezarına giden bir sürü Türk turist var. Özellikle bugünlerde böyle bir jest, hem kendisine gecikmiş bir iade-i itibar olacak” (4 Kasım 2013 Milliyet).
Bu kadar basit bir değerlendirme ve bu kadar ayrıştırma olabilir mi? Türk-Kürt diye kesin hat çiziliyor. “Kürtler zaten sever de, Türklerden de seven vardır! Bakın mezarını ziyarete gidiyorlar. İtibarını iade ediyoruz.” deniyor. Bu zat “demokrasi kahramanı” mı? Darbeyle iktidardan mı indirildi? Kanunları mugayir davranışlarından dolayı ceza aldı veya ceza almaktan korkup kaçtı... Bütün Türkiye PKK ile mücadele etsin; müteveffa “Apo’yu özledik...” desin... Bu memlekette Başbakan Recep T. Erdoğan Abdullah Öcalan’a “sayın”, şehitlere “kelle” dediği için üç kuruş (evet, üç kuruş) manevî tazminat ödemiştir.
Bu millet bölücülerden, bölücü destekçilerinden çok çekti; canı gitti, kanı gitti. Şu zamanda da, Öcalan-Erdoğan dayanışmasıyla itibarı ayaklar altında sürünüyor. Abdullah Gül, Türk halkına iade-i itibar için, Ahmet Kaya’ya verilen ödülü geri alma faziletini göstermelidir. (Y. Tunalı’nın değerlendirmesi yarın.)