O artık "enkaz" mı?
Hani Saray içinden bir ses yükseldi ve mübarek lisanıyla Emine Hanım buyurdu ya: "90 yıllık enkazı kaldırdık" diye. Basit laf değil bu. Gelinen noktayı ve amacı anlatıyor.
"90 yıllık enkaz kaldırıldığı" için dikkat ederseniz millî sınırlarımız boyunca öyle önüne gelen istediği gibi uçamıyor artık. Arkamızda efsane güç, Suudi Arabistan var. Bundan sonra sırtımız pek, yandaşımız kuvvetlidir.
Bilen bilmeyene, duyan duymayana haber versin.
Bundan gayrı herkes bilsin ki bölgesel güç olma iddiasıyla yola çıkan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yönetenler tarafından etkisizleştirildiği için güney sınırlarımız Suudi uçaklarına mahsustur.
İşler yolundadır. Asayiş berkemaldir. Efsunlandık ey millet!..
"90 yıllık enkaz kalkmasaydı?.."
Düşünün!..
Muhterem dindaşlarımız. Enkaz kaldırmak, sınırlarımızı korumak gibi bir şey işte.
Başkanlık getirmek de. Parlamentoyu ortadan kaldırmak da...
Hepsi aynı akıl, aynı mantık...
"90 yıllık enkazdan" sona kalanlar bunlar...
Yalnız önce anayasa. Kimse unutmasın. Anayasa değişmedikçe enkaz tam olarak kalkmaz.
Ardından sırada ne var?
Herhalde Yeniçeri ocağı. Enderun mektebi.
Biliyorsunuz her ikisi de dönme devşirme okuludur.
Biri asker yetiştiren; öteki yönetici/bürokrat yetiştiren okullardır.
Birinden, devşirdiklerimizi döndürerek, dönme yaptıklarımızı devletin tepesine yönetici olarak atayacağız. Öbüründen devşirdiklerimizi de döndürerek bu sınıfın ordusunu kuracağız. Böylece devleti kuran Kayı Boyu dâhil bütün Türkler saraydan içeri giremeyecek.
Efendiler yolumuz mübarektir. Dualarınızı esirgemeyin.
Başta İttihatçılar olmak üzere Mustafa Kemal denen adam, kurulu düzeni bozarak mübarek felsefemizi yok etmiştir. Siz onların ne kefere olduklarını bilemezsiniz. İstiklal Savaşını kazanmasın diye elimizden geleni yaptık.
Uçaklardan kâfir diye bildiri attık.
Anzavur isyanını çıkarttık. Koçgiri de cabası.
Mustafa Sagir gibi casuslarla suikast bile planladık.
O günlerde mübarek kardeşlerimiz Suudiler bizi arkadan vuruyordu. Yemen çöllerinde Mehmed'in kanına girdiler. İşin en tuhaf ve garip olanı nedir biliyor musunuz? Biz İstanbul'da İngilizlerle kol kola, el ele birlikteydik; şimdi sınırlarımızı koruyan Suudi kardeşlerimiz de epey öncesinden zaten İngilizlerin adamlarıydılar.
Gerçi biz, suyu bulandırmak için daima "Mustafa Kemal İngilizlerin adamıdır" propagandasını yaptık ama ne yalan söyleyeyim, bizim İngiliz taraftarlığımız su götürmez şekilde açıktır ve belgelidir. Teali cemiyetlerini bizzat sarayın bilgisi ile kurdurduk.
İşte bu kadar uğraşmamıza rağmen Mustafa Kemal denilen o adam maalesef kazandı. Çok uğraşsak da onu yenmeyi başaramadık.
Ve dün.
28 Şubattı.
Atatürk adına Atatürkçülüğün adım adım yok edilişinin tarihsel pratiğinin başlangıcı.
28 Şubatçıların ezip geçtiği siyasetin üzerinden kaç yıl geçti? Hiç önemli değil. Önemli olan 28 Şubatçıların yıkımından sonra ortaya çıkan yeni siyasi tablo.
Küçük bir ayrıntı gibi görülen başörtüsü kıvılcımının tutuşturduğu koca Cumhuriyet ve onun parlamenter sistemi hayat mücadelesi veriyor.
Şimdilerde asıl soru şu: "O artık enkaz mı?"