Normalleşeceksek yol bellidir
Bütün parti liderlerini toplayıp, ülkenin birlik ve selameti için miting yapmak yanlış değil… Bu bir normalleşme işareti olarak görülebilir. Birlik ve düzenden sorumlu olan kişilerin en başında da elbette Cumhurbaşkanı gelir. Atalarımız boşuna söylemiyor: "Balık baştan kokar" diye..
Nitekim acı tecrübeyle gördük ki "balık gerçekten baştan kokuyormuş." Türkiye'nin başına ne geldiyse, hepsi baştakilerin aldığı hatalı kararlar sebebiyledir. Böyle olduğu içindir ki Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp "millet bizi affetsin" diyor.
Doğru mu?
Evet!
Bundan sonra nasıl olmalı?
Bu sorunun cevabı, yaşananlardan ders alıp almamaya bağlıdır. Öncelikle "hata yapmışız" diyenler kendilerini düzeltmelidirler…
Bunun için yol bellidir. Üstelik de basittir. Aradığımız şey samimiyettir. Türkiye'de bugüne kadar eksik olan şey de tam olarak işte bu samimiyet meselesinden kaynaklanıyor…
Artık yanlışları düzeltiniz..
Artık hükümete, bürokrasiye olan güveni artırınız.
Artık adalete, öncelik veriniz…
Devleti yönetirken, "adil olmam gerekiyor. Hukukun üstünlüğü ilkesine koşulsuz bağlıyım. Öyle ise şöyle karar vermem lazım" diyerek, bu önkoşuldan hareketle karar veriniz.
Evet, yapacağız şey bu kadar basit..
Sadece kanunları uygulayacaksınız. Tüm işleriniz yasal olacak ve yasaların uygulanmasından taviz vermeyeceksiniz.
İşte o zaman devletin tüm açıkları kapanır, tüm sızmalar kendiliğinden otomatik olarak önlenir.
Devletin Yönetim Şekli Bellidir.
Bir şey daha önemli…
Türkiye'nin milli kuruluş felsefesi ve düzenine bağlılık…
Devlet içinde devlet, devlette yeni yapılanma, devleti ele geçirip ideolojik hayli devlet inşa etme amaçlarının da olmaması gerekir.
Sevgili Arslan Bulut'un dünkü yazısında belirttiği gibi Yeni Zemin Dergisi etrafında şekillenen "TC. kurulurken beklentilerimize uygun kurulmadı.. Öyle ise gelin İslami devletimizi kuralım… Vaktiyle orada alınan kararları, şu an yeniden tap taze yeni fikirmiş gibi güncelleyelim. Yeni anayasa ile bunu şekillendirelim. Bu yeni Anayasamız da kurulan TC devletinin özelliklerini ortadan kaldırsın" anlayışı bir tarafa konulmalıdır. Çünkü, TC'yi kuranlar, kimsenin elinden zorla devlet almadı. Dağılmış Osmanlı devletinin bakiyesinden yeniden ordular tahsis ederek devlet kurdu.
Bu sebeple Türkiye normalleşecekse zemin bellidir. Kurulan devleti sahiplenmek ve daha da geliştirerek "muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak." Gelmiş ve gelecek tüm İktidarların yapacağı yarışın hem koşulları ve hem de milli hedefi budur.
Türkiye'de hâlihazırda var olan ideolojiler, devlet inşa etmek yerine, tıpkı Batılı ülkelerde olduğu gibi, kurulu düzeni geliştirip, devleti ve toplumu üst düzey yaşam kalitesine ulaştırmak amacına odaklanmalıdır.
Bunun için adil toplum, adil devlet. Özgür toplum, özgür birey yönetim pratiğinin temel felsefesi olmalıdır.
Kur'an Kulların iktidar amacı olmamalı..
Din ise, özgür yurttaşın özgür seçimiyle sahiplenip yaşamının bir parçası olarak seçtiği, bu seçimini yine özgürce yaşadığı, kendi bedenine, zihnine mal ettiği inanç olarak kalmalı ve varlığını sürdürmelidir. İslam, kulların herhangi bir otoritesine hizmet eden; insanları ele geçirmek, kişileri uyuşturup, sürüleştirmek aracı olmamalıdır. İslam; sivil alanda, kendinde özgün, kendinde bağımsız, isteyene ışık ve saçan ve kimsenin tekelinde olmayan bir gerçeklik olarak, varlığını sürdürmelidir. Kısacası Kur'an; cemaatlerin, tarikatların ve siyasetçilerin esaretinden kurtarılarak kendi nurunu saçan ilahi bir mata olarak varlığını sürdürmeli ve bu amaçla özgürleştirilmelidir..
Eğer her siyasi ideoloji ve ya dini grup, kendi devletini topluma dayatmak yolunda devam ederse, toplumsal uzlaşma boş bir laf olmaktan öteye geçmez.