Nihayet gizli amacı söyledi
“Tartışalım” dedi Başbakan Üniversiteler arası kış oyunları dolayısı ile gittiği Erzurum’da.
“Halkımız başkanlık sistemini tartışsın.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şüpheci yaklaştı: “Endişelerim var!”
Aslında Başbakan çok daha ileri gitmişti. Görüşlerini kesin ve net bir biçimde söylemişti. Akşam gazetesi, Kiev’de gelişen olayı Çiğdem Toker imzasıyla şöyle anlatıyor: “Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Kiev’de bizlerle yaptığı toplantı bitiminde, fotoğraf çekilirken sordum:
- İki partili bir Meclis sistemini istediğiniz uzun süredir konuşuluyor. Böyle bir isteğiniz gerçekten var mı? Direkt ve açık bir yanıt geldi: Doğrusu evet. Bu sistemi faydalı buluyorum. Çünkü ikili sistemde parlamentolar daha etkin işliyor, yönetiminde de istikrar söz konusu oluyor. Amerika’ya bakın. Aynı sistem olsun anlamında değil ama kanunların nasıl çıktığını görürsünüz. Bunun örneğini yakın zamanda biz de Ticaret Kanunu’nda yaşadık. Nasıl olduysa, muhalefet destek verdi ve üç günde çıkardık.’
Bu cümleleri unutmamak üzere bir yere koyalım ve şimdi madalyonunun öteki yüzüne bakalım. Hatırlayın lütfen. Yeniçağ gazetesi son bir iki ay Türkiye’den ABD’nin çeşitli eyaletlerine gidildiğini ve buralarda eyalet sisteminin incelendiğini, ayrıca kimi hâkim ve savcılara ders verildiğini, kaymakamların eğitime tâbi tutulduğunu yazıyor.
Türkiye’nin ABD yönetim sistemine uygun bir yapılanma içine sokulmak istendiğine dikkat çekiyor.
Doğru mu?
Evet! Öyle ise tam zamanıdır. Her iki haberi birleştirielim bakalım.
Ne çıktı ortaya? ABD benzeri, Osmanlıya öykünen, eyaletler sistemine göre düzene sokulmuş ve başkanlıkla yönetilen Türkiye.
İşte bütün mesele bu!
Cumhurbaşkanı “endişeliyim” derken meselenin öteden beri arzulanan tek adamlı yönetimine doğru sürüklendiğinden ve başbakanın iki partili yönetim sisteminden korktuğunu mu anlatmak istiyor bilinmez. Eğer ülkenin cumhurbaşkanı “endişeliyim” gibi bir cümle kuruyor ve bunu da siyasal sistemin değişmesine bağlıyorsa, ortada ciddi bir sorun var demektir. Nitekim eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk da kaygı verici şeyler söylüyor: “Türkiye’de lidere tapınma içgüdüsü var... Sadece ABD’ye bakarak sonuca varmak son derece yanlıştır. Yanlış yollara sapılmasından korkarım.”
Görüyorsunuz değil mi? Herkes korkuyor. Onları korkutan şey, başbakanın özlediği sistemin ta kendisi. Başbakan Erdoğan, sadece başkanlık sistemini istemiyor, aynen Amerika’da olduğu gibi iki partili bir yapıyı da beklentilerinin ön sırasına koyuyor. Akşam gazetesinden aynen aktaralım:
“Yoğun mesajları sadeleştirirsek Başbakan:
- Seçim barajının düşürülmesinden yana değil. Ne bugün, ne daha sonra.
- Tek parti iktidarını ekonomide istikrarın garantisi olarak görüyor.
- İki partili Meclis’i, tek parti iktidarının dilediği yasayı, hızlı çıkarmasının güvencesi olarak değerlendiriyor. ”
Sonuç?
Sonuç şu: Temelleri 1908 II. Meşrutiyetle atılan, 1923’te mayalanarak Cumhuriyete dönüştürülen “parlamenter sistemin tasfiyesi isteniyor” iddiası doğrulanmıştır.
Bugüne kadar AKP’nin asıl amacının cumhuriyeti ve demokrasiyi koruyup kollamak olmağını söyleyen herkesi haklı çıkaracak bu gelişme, ciddi endişeleri kaale alınması gerektiğini haber veriyor.
Başkanlık sisteminin varlığını sürdürdüğü ABD’de, yargı tam bağımsız ve başkan dâhil herkesi denetleyecek yetkinlikte, ayrıca senato ve temsilciler meclisi ile parlamenter yapı başkanlık kurumunun önünde önemli bir süzgeç olarak duruyor. Başkanlığa geçmek isteyen Türkiye’de ise, yargı bağımsızlığını kayıp ediyor. Hükümeti denetleyecek kurumlar tek tek işlevsizleştiriliyor. Danıştay kararları uygulanmıyor. Yargı kararları bizzat hükümet tarafından ağır eleştirilerle karşılaşıyor. Bu durum zaten güçler dengesizliğini gösteriyor.
Bir ilâve daha: MHP’nin tasfiyesinin temelinde de bu hedefe varmak için geliştirilen strateji var.