Neyi başardı Davutoğlu?
Neyi başardı şimdi Davutoğlu?
Mesajı almayı mı; vermeyi mi? Yoksa Türkiye’nin geleceğini kurtarmayı mı?
Hangisini?
Davutoğlu’na “mesajı aldılar mı efendim” dedi gazeteci.
Anında cevapladı: “Aldılar!”
Sonra?
Sonrası bildik ifadeler. “Sayın Barzani ile aynı düşünüyoruz.”
Kolay gelsin; iyi düşünmeler.
“Sayın Barzani kim efendim” diye sormadı gazeteci. Sorsaydı belki şeceresine bakınca azıcık ayıkırdı.
“Sayın Barzani” dediği kişi, dedesinden bu tarafa bağımsız Kürt devleti uğruna hayatını ortaya koymuş bir ailenin çocuğu. ABD ile bir olmuş, ülkesini bölmüş, alacağını alarak amacına ulaşmış bir kişidir.
Kısaca söylersek özünde ihanet vardır. Irak’a, yönetime, ülkenin varlığına, istiklaline ve dahası Türkiye’ye meydan okuma ile yetiştirilmiştir.
Barzani dediği kişi en kısa tanımıyla asidir.
Hep kaçak güreşmek ve hep alttan alarak sürekli ilerlemek fikriyle büyümüştür.
Böyle olduğu içindir ki birkaç davranışı hariç daima “En iyisini siz bilirsiniz. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Benim valla kendi ülkemi bölmek gibi bir amacım yok. Biz daima Türkiye’nin dostuyuz. Toprak bütünlüğüne saygılıyız” demiştir.
Böyle diye diye geldiği yere ve konuma bakın. Irak’ın kuzeyinde şimdilik özerk bir devlet ve “kimseyle paylaşmam” dediği petrol kuyularına sahip olma.
Davutoğlu “mesajı aldılar” dediğinde de aynısını yapıyor. “En iyisini siz bilirsiniz. Biz de sizin gibi düşünüyoruz” stratejisiyle alttan alarak sürekli kazanma politikası.
Öteden beri bildiği en iyi yöntem bu. Bu yöntemin getirisini tecrübeyle biliyor.
Hele durum bir netleşsin Suriye’de.
Kuzey Suriye’deki gelişmeler tıpkı Kuzey Irak’taki gibi kanıksanacak, şimdi kendisini ziyarete gelen Türkiye Dışişleri Bakanı gibi daha niceleri geldiklerinde farklı bir Kürt devleti ve lideriyle -eğer kabul edilirse- görüşecektir. Söylediklerimiz hayal değil. Daha şimdiden pek çokları durumu kabullendiler bile. Öyle ki bazıları “Ne olmuş PKK’nın PYD kolu komşumuz olmuş diye. Onlarla çatışmaya gerek yok. Diyalog süreciyle meseleleri çözeriz olur biter” diyor. Böyle düşünenlerin önemli bir kısmı Başbakan’ın danışmanlığını da yapıyor.
Barzani görüşmesinin bir diğer yanı da siyasal gelişmelerdeki zaman sürecinin işleyişi.
Adam kanlı bıçaklı olan Kürt birliğini Selahattin kentinde daha yeni toplamış, ilk defa bütünlük sağlamaktan söz ediyor. Bu arada ordularını kurmuş, Suriye’nin geleceğinin hesabını yapmış. Durumdan nasıl faydalanacağını planlamış ve sağlam bir öngörüde bulunarak burada çatışacaklara silahlı eğitim vermiş, ardından da amacına ulaşmış.
Bütün bunlar olurken bizimkilerin ruhu bile duymamış. Fark ettiklerinde feryat etmelerinin nedeni budur.
İşin çok daha vahim tarafı var. Baas rejimini yıkıyorum sanarak, Kuzey Suriye’deki PKK yandaşlarına ne kadar silah verdiklerinden haberleri var mı bilmiyoruz. Belki de Şemdinli’de askerimize sıkılan silahların önemli bir kısmı bize aittir.
Kim bilir?
Bütün bu gelişmelerin önemli bir planlayıcısı durumunda olan Barzani’ye koşup “mesajı aldılar” demek ne büyük bir gaflet.
“Mesajı aldılar” diyenler, tarihsel gerçekliğin ne kadarını gördü ve ne mesajı aldı acaba?
İşte asıl mesele bu.
Barzani ziyaretinin çok daha vahim tarafı nedir biliyor musunuz? Irak yönetiminin “Davutoğlu izinsiz ülkeye girdi, tutuklama hakkımız var” demesidir. İşte bu cümle Türkiye’yi yönetenlerin dış politikada hangi durumda olduklarının en açık göstergesidir.
Ya tutuklansaydı?
Bir soru daha: Sahi neyi başarmış oldu Davutoğlu?