Ne zaman akıllanacağız? (12 Aralık 2020)

"Trump giderayak yaptırımları imzaladı" diye haberler gazetelere yansıdı. Tam olarak neleri kapsadığını bilmiyoruz. Lakin eğer doğru ise -ki büyük ihtimalle doğru- ülkemiz açısından ekonomik sorunlar yaratacağı kesin.

Türkiye'deki yönetimin, en başından beri "davamız" eksenli "Osmanlıcı" siyaseti, ülkeyi, Osmanlı'nın son dönemlerine benzer duruma getirdi. İktidar sahipleri her zaman kendilerini hukukun üstünlüğüne dayanan Cumhuriyet ve demokrasi takımında görmek yerine, padişahın etkin ve yetkin olduğu bir çeşit II. Abdülhamit görme hevesindeydiler.

Osmanlıcılık ideolojisinin toplumsal kabul alanına sokulduğu o dönemin siyasetçileri, bunalıma soktukları ülkeyi kurtarmak için daima bir ülkeye yanaşarak sorunu çözeceklerine inanmaktaydı, şimdiler de aynısı yapıyor.

Durumu kiminle kurtarabiliriz?

Almanya ile.

Öyle ise Almanlarla işbirliği yapalım, mesela onlara Hicaz demir yolu ihalesini verelim.

Olmadı.

Rusya ile birlikte hareket edelim.

Ruslarla aramız bozuldu, eee, İngilizler var. İngilizler büyük devlet yahu, "düveli muazzama" diyorlardı.

O günküler, ülkenin hazinesini tam takır yaptılar. Sonra borç aramaya çıktılar.

Bugünküler de öyle.

Merkez Bankası'nın rezervleri eksi 47 milyar dolarda.

Kasadaki 128 milyar doları birkaç ayda eritmek bunlara nasip oldu.

İstifa ederken bile Osmanlı bürokrasisi ve vezirleri gibi davranıyorlar. "Affını istedi" diyorlar.

O gün padişah küserse devlet de küsmüş olurdu.

Bugün de öyle.

Mısırla ilişkilerimize bakın.

Neden bozuldu? Yeni bir Mehmet Ali Paşa çıktı da bize isyan edip savaş mı açtı?

Hayır!

Kendi içinde darbe yaptılar.

İsrail'le de öyle.

Şimdi sessiz sedasız temasa geçmişler. ABD'ye Biden yönetimiyle uyumlu olacağı beklentisi içinde büyükelçi atamışlar.

Peki el alemin seçiminden bize neydi de bizdeki Osmanlıcı taife "Trump, Trump" diye tutturmuş, sanki biz seçecekmişiz gibi Türkiye'de Trump propagandası yapıyordu. Bu ezik ve onursuz politikadan utanıyorlar mı acaba?

Hiç sanmam.

Şimdi Biden sevdasına kapılmaları an meselesi. Malum bunlar Osmanlıcı ya elbette benzeyecekler ve taklit edecekler. Benim de Osmanlıyla bir ilişkim var, ama ben, kuruluş ve yükselişteki Osmanlı'yı örnek görürüm. Özellikle kuruluştaki Oğuz gelenek ve töresini beğenirim.

Aramızdaki fark bu.

Teslimiyeti sevmem.

Zaten "Osmanlıcılık" kuruluşun ideolojisi değil, yükselişin de değil. "Osmanlıcılık" çöküşün ideolojisi. Bu sebeple Osmanlıcı değilim; Türkçüyüm. Türkçülük, devlet kurulurken en başında var olan Oğuz'u aramaktır. Öze dönmek ve orada yeniden dirilişi yaşamaktır.

Kaybettiklerimi hatırlamak ve onlarla yeniden buluşmaktır.

Geldiğimiz noktada, o kopuşa doğru sürükleniyoruz. Yeniden hazine borç arıyor.

Geldiğimiz noktada, milli bütçenin önemli bir geliri borç aldığımız ülkelerdeki satıcılarının kasasına faiz olarak gidiyor.

Halk gittikçe yoksullaşıyor.

Ülkede çalışan nüfusun yüzde 40'ından fazlası asgari ücretli.

Türkler, boğazı tokluğuna çalışıyor demektir bu. Ülkenin nimetlerinden yararlanamıyor demektir. Yaşam kalitesi düşük demektir.

Doymuyor, zorunlu tüketim ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor demektir.

AKP iktidarlarının yarattığı manzara budur. Bu manzara içinde bir de tıpkı Osmanlı'nın son dönemlerinde olduğu gibi gene AB, Yunanistan, ABD, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerle uğraşıyoruz. Daha doğrusu iktidarın stratejik öngörüsü ve aklının bizi getirdiği yer burası.

Şimdi kasası tam takır edilen Türkiye'nin ABD yönetiminin ağzına bakması, "acaba ne yapacak, yaptırım uygulayacak mı" diye endişelenmesi içinizi burkmuyor mu?

Trump yaptırımları imzalamış…

Ne zaman akıllanacağız?

Yazarın Diğer Yazıları