Ne maaşı ya biz köleyiz!
Soma faciası... Muhabir, işçiye maaşını soruyor. İşçi, başında baret, yüzü kapkara içini döküyor: “Ne maaşı ya... Biz burada köleyiz!”
Şimdi o işçiyi merak ediyorum... İnsanlar karınlarını doyurmak için mecburen iş başı yapacaklar... O işçi ne olacak?
Bir başka işçi onu teyit ediyor:
“Burası köle kampı. Usta bir madenci en fazla 1600 lira kazanır. Acemilerin kazancı ayda 1200 lirayı geçmez. Bir vardiyada 700 civarında madenci iner ocağa. Her kolda yaklaşık 60 madenci bulunur, her kolun bir sorumlusu var, çıkan kömüre göre prim alır. O nedenle de bizi en ağır şartlarda çalıştırır, daha fazla kömür çıkartmamız için baskı yapar.”
Hükûmet, facianın yaşandığı iş yeri için: “Hiç hatası yoktu... En son martta kontrol edilmişti.” diye açıklama yaptı.
17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonları, hükûmetin hiçbir çıkarı olmadan “aklama”ya gitmeyeceği fikrini zihinlerimize sokmuştur.
Recep T. Erdoğan ve çevresinin her hareketine, her sözüne şüpheyle bakıyorum.
Başbakan İranlı Bala için de, daha soruşturmanın başındayken “Hayırseverdir.” demişti... İlişkiler hükûmetin dört bakanını götürmüştü hâlbuki.
İş yeri sahibi, iki sene önce özelleştirmeden burayı almış... Devlet işletiyor, zarar ediyor, özelleştirince kâr ediyor? Nasıl oluyor bu?
Yukarıda işçiler söylüyor: Kölelik sistemiyle...
Devlet iş bilen birini başa koysa, siyaseti hiç karıştırmasa, adam kayırmaya gitmese, en azından, ucu ucuna getirmez mi?
Elektrik şirketleri özelleştirildi. Neye yaradı? İş sahiplerinin oburluğuna... Halk, her fırsatta söğüşleniyor, eziliyor. Elektrikten şikâyet edilmeyen bir gün var mı? Ya bankalar... Her adımı soygun...
Çok önce yazdım... Halkın temel ihtiyaçlarını karşılayan müesseseler özelleştirilmemelidir.
Bir işçi de, ocaklarda, “Atatürk’ün resmi yok; ’Büyük Usta’nın resmi var” demişti.
“Büyük Usta”, yeni atamız R. T. Erdoğan!
Başbakan da, bakanlar da, neden daha savcılar soruşturmanın başındayken, iş yeri için “temiz” dediler?
İş yerinde “Büyük Usta”nın resmi asılıysa, birtakım ilişkileri de aklınıza getirmez misiniz?!
Haber kanalının muhabiri bile telaşa kapılıyor, ne yapacağını bilemiyor, “Büyük Usta’nın resmi var.” diyen işçiyi susturmak istiyor ve yayın kesiliyor. Her yere korku sinmiş.
Bırakın insanlar konuşsunlar... Bırakın insanlar içlerini döksünler... Bırakın gerçekler ortaya çıksın.
Bu herkesin ve aynı zamanda hükûmtin de yararınadır. Hükûmet eksiklikleri görür, yanlış bilgilendirildiğini anlar. Nerede o izan bu hükûmette?
Daha 17 ve 25 Aralık operasyonları başlamadan yedi ay önce, MİT, bütün kirli ilişkileri ortaya koyan raporu Başbakan’a ulaştırıyor ve üstelik not düşülüyor, İranlı Bala için, “Bakanlarla ilişkileri, hükûmete zarar verebilir.” deniyor.
MİT, sanki Lenin’in ÇEKA’sı, sanki Stalin’in NKVD’si, sanki Hitler’in Gestapo’su, sanki Şah’ın SAVAK’ı... Böyle olduğu hâlde hiç umursamıyorlar. Demek ki yolsuzluk “Tepe”yle bağlantılı.
Eğer Soma faciasından sonra bu hükûmet bildiğini okur ve % 43’lük oy oranını korursa... Söyleyecek söz bulamıyorum.