"Nasıl yani?" sorumuza cevap geldi (1)
Masonluk konusuna derin daldık. Herkes eteğindeki taşı döksün istedik. Kimse kimseyi bilip bilmeden yaftalamasın istedik. 14 Kasım 2019 günkü "Bitmeyen tartışma" başlıklı yazımızda Dr. Arda H. Civelek'in bir mektubunu vermiş ve yazının sonunda Dr. Arda Bey'in, "Masonluğa dair önyargılarını kırabilmeleri için bu hususta noksan kalmış bilgilerini tamamlamakla mukabele etmek tutulması gereken yol olacaktır." cümlesini hatırlatmış ve "Biz de 'Nasıl yani?' diye soralım." demiştik.
Dr. Arda H. Civelek "Nasıl yani?" sorumuza mukabil şu mektubu gönderdi:
"14 Kasım'tan bugüne değin yazdıklarınızı, tehirli olarak toplu halde ancak okuyabildim. Evvela, zatıalilerinizle paylaştığım elektronik iletiyi herhangi bir sansüre tabi tutmaksızın paylaştığınız için teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
Anlayışınızla, görüşlerime de yer verdiğiniz, Yeniçağ'ın 14 Kasım tarihli nüshasında çıkan yazınızın sonunda yönelttiğiniz suale küçük bir cevap vermeyi dilerim.
Kütüphanemin Ankara'daki evimde olmasından ötürü, bu yanıtın kapsamını belli ölçüde dar tutmak maatteessüf kaçınılmaz -gönül isterdi ki, serdedeceğim fikirleri konuya ilişkin alıntılarla zenginleştirebileyim. Olur da konu hararetini, bir sonraki yıllık iznim ve Türkiye ziyaretime değin korursa, bilahare bunları da istifadenize sunabilirim.
Spekülasyon-genelleme-stigmatizasyon anahtar kelimeleriyle özetlenebilecek; akademik değil, ancak ve ancak vulgar yahut popüler tarihçiliğin ilgi alanına giren; bunun yanısıra, hakkında sarih bilgiye ulaşma imkanının kısıtlı olduğu ölçüde merak uyandırıcı ve tarihsel olguları birtakım şablonlara oturtmak suretiyle kolayca tüketilebilir entelektüel metalara indirgeme kabiliyetini haiz bir meseleden bahsetmekteyiz. Yazınıza yorum bırakan iki okurunuzdan birinin serdettiği kısa görüşte ifadesini bulan, Masonluğu (ve söz İttihatçılıktan açılır açılmaz hudâyinâbit olarak bir sonraki cümlede taş atılan avdetiliği [Dönmeler, Sebetayistler] a priori bir musibet kaynağı olarak konumlandıran tutum; insanoğlunun, kendi manevi varlığına mündemiç olmayan ve kolayca aralayamadığı bir bilinmezlik bulutuyla kaplı olana şüphe, ihtiyat ve dahi korkuyla yaklaşmasından ileri gelen, tabii bir fenomendir. Söz konusu, bir parçası olmadığım başkaca müesseseler olduğunda, pekala ben de bu duygulardan azade kalamayabilirim. Lakin, yukarıda zikrettiğim gurupları, yürüttükleri faaliyetler üzerinden ülke menfaatlerine uygunluk kıstasını temel alarak değerlendirmeye soyunuyorsak, bilin ki rasyonellikten çoook uzaklara düşmüşüz demektir.
Cumhuriyet'in çimentosunda emeği olan, nura kavuşmuş yahut hasbelkader toplumun sosyokültürel bir ekalliyetini oluşturan bir cemiyete mensup olarak dünyaya gelmiş olanların sayısı inanınız binlerle ölçülür. Müteveffa Amiral Vedii Bilget'e dair, Yalçın Küçük'ün yazdıklarını -Hoca'nın saatinin doğru olduğu, sayısı günde 2'yi aşmayan vakitlerden birinde yazıldığını da unutmayarak- hatırlarsanız, meramımı daha iyi anlayabilirsiniz.
Semavi bir dinin, muhtelif din otoritelerince kabul görmemiş bir pratiğini yapagelmiş olmak yahut felsefi yönü ağır basan bir oluşuma mensubiyet, Cumhuriyet tarihi boyunca asla ve kat'a nepotizme cevaz verir bir mahiyet almamıştır."
Mektup uzun. Yarın devam edeceğiz.
Dr. Arda H. Civelek, Masonluk tartışmasına yeni bir sayfa açmıştır. Son satırdan bir önceki paragrafın başında "nura kavuşmuş" ifadesi geçmektedir. "Masonlukla müşerref olmuş" manasına geldiğini söyleyebiliriz.
Yalçın Küçük'ün Amiral Vedii Bilget'e dair yazdıklarını da yarın vereceğiz.