Narine’nin acısı
Narine intihar etti, biliyor musunuz?
Bir anlık öfkesine yenilmedi; inatla, ısrarla, ölüme gitti.
İncinmişti, gururu kırılmıştı, insana güvenini yitirmişti, hayata küsmüştü.
Bir erkeğe inanmıştı... Sevmişti... Hem de büyük aşkla sevmişti.
O erkek ne yaptı?
Keyfini sürmüş, kızın çıplak fotoğraflarını telefonuna yüklemişti... Belki başkalarına gösteriyordu...
O erkekde “aşk” yoktu; bir “kadın” vardı.
***
Narine bir yabancıydı. Ermenistan’dan gelmiş, Türkiye’de kaçak yaşıyordu. Annesi, üvey babası ve abisiyle İstanbul Kumkapı’yı mekân tutmuşlardı. Türkiye’ye geldiğinde 15 yaşındaydı ve beş yıldır kaçak yaşıyordu.
Her kaçak gibi para kazanmak, karnını doyurmak istiyordu.
Ve her kaçak gibi ucuz çalıştırılıyordu; ne verirsen razı olacak...
Narine ailesiyle oturduğu evin alt katında bir gençle tanışıyor ve kâbusu başlıyor.
Çıplak fotoğrafını sevgilisinin kardeşi şantaj olarak kullanıyor: Benimle de yatacaksın!
Korkunç!
Kardeş istediğini elde edemeyince, kızın abisine: “Bak kardeşin ne yapıyor...” diyor ve fotoğrafları gösteriyor.
Abinin tokatı, bardağı taşıran son damla...
Narine sevdiğinden büyük darbe yemişti. Hayat onun için anlamsızlaşmıştı. Güvenecek kimsesi kalmamıştı. Zehir içiyor ve hayatına son veriyor.
***
Gazetecilik burada başlıyor... Agos gazetesinden Fransız pasaportlu Lilit Gasparyan hâdiseyi tesadüfen öğreniyor ve gazete manşet atıyor. Sonra diğer gazeteler meselenin üzerine gidince Narine’nin umutlarını söndüren iki kardeş tutuklanıyor.
***
Asıl kaçakların dramı üzerine gitmek gerekir. Daha nelerin yaşandığından kimin haberi var?
Türkiye’de kaçakların sayısı yüz binleri buluyor. Yeni kanundan bahsediliyordu?
Ne oldu o kanun?
İmza günü:
Yarın Ankara’da Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen kitap fuarında, Berikan Yayınlarının standında olacağım inşallah... Son zamanlarda birkaç kitabım çıktı: Alparslan Türkeş ve Liderlik (son baskısı), Yerin ve Göğün Oğlu Mete Han, Türk’ün Tarihi...