Müslümanlıkla IŞİD özleştirilirse ne olur?

Vur vur bitmiyor, yakala yakala bitmiyor. Maksatları şeriat devleti kurmakmış. Kan üzerine nasıl “şeriat devleti” kuruluyor!

Şeriat devleti nasıl bir şey?! Hakikaten tarihte Kur’an-ı Kerîm’le örtüşen bir şeriat devleti var mıydı?

Şu sözler İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin:

“Din, tebdil, tahvil ve tagyir edilmemiştir [değiştirilmemiş ve başkalaştırılmamıştır] Şeriatlar ise tebdil ve tagyir edilmiştir [değiştirilmiş ve başkalaştırılmıştır]. Zira birtakım şeyler bazı insanlar için helal iken, Allah onları diğer insanlara haram kılmıştır. Birçok emirler vardır ki, Allah onların yapılmasını bir kısım insanlara emrettiği halde diğer insanları, onları işlemekten nehyetmiştir [yasaklamıştır]. O halde, şeriatlar çok ve muhteliftir.” (İmâm-ı A‘zam’ın Beş Eseri, Çev. Mustafa Öz)

Müslümanlığın içinden yoğrularak geldik. Müslümanlık “insan” olmaktır. Karşıdakilerini anlamaktır. Sadece anlatırsın, ikna olur veya olmaz. O senin meselen değildir.

Katlederek mi Müslümanlığa davet edeceksin!

IŞİD sadece katlediyor. En iyi bildikleri katletmek için fetva vermek.

Rusya’da konser salonunu basıp onca insanı öldürdüler. Küçük küçük yavrular vardı. Kadınlar vardı. Nasıl bir din anlayışı ki, hem cenneti hem parayı vaat edip tuttukları adamları masum insanların üzerine salıyorlar.

IŞİD’in Müslümanlıktaki yeri kesin ortaya konmalıdır. Müslümanlıkta yeri var mı ki, ortaya konsun, diyeceksiniz. Haklısınız.

Bunca yıl IŞİD’in akıl almaz, din kabul etmez saldırılarını gözleye gözleye geldik.

Rusya’nın içlerine, ta Moskova’nın dibine kadar uzandıklarına göre, her yerde artık varlar demektir.

Orta Asya karıştırılabilir. Çünkü IŞİD’in Horasan Kolu’ndan bahsediliyor. Saldırıları üstlenen de IŞİD-H rumuzuyla gösterilen bu kol.

Şu bir gerçek ki, Orta Asya’da arayış içinde olan çok insan var, neyi telkin edersen ona teşneler. Para ve cennet vaadi, dediğim gibi genç beyinleri esrik kılıyor, kendilerinden geçiriyor.

Orta Asya tehlikede. Bunu bilin. Kafkaslar’da da kıpırtılardan bahsediliyor. İnguşlar var. Çeçenlerle birler. Çeçenler, Sovyetler dağıldıktan sonra bağımsızlık hareketlerine başladıklarında, İnguşlar, kıyıda bekliyorlardı. Şimdi ise İnguşlar hareketlenmişler. Bu hareketlenmede de yine din öne çıkıyor. Farklılıkların “din”le ortaya çıkması, dinin öne geçmesi normal ama, “cihat” adı altında, sadece öldürmek kurgusu felâketin çağrısıdır.

***

1999’da Özbekistan-Taşkent’te büyük patlama oldu 16 kişi hayatını yitirdi. Bu patlamadan hemen sonra ramazanda Taşkent’teydim. İntibalarım size bir fikir verecektir:

Ramazanda Özbekistan’a gidince halkın yaşayışını müşahede etme imkânım oldu. Bu ülkeye çok gittim ve çok yazdım daha önce... Türkistan ülkelerinin en dindar insanları burada. Dinî hayatı “terörle” öğretmeye kalkan cahillerin (dolayısıyla din adına din düşmanlığı yapanların) 1999 Şubatında Başşehir Taşkent’te yaptıkları terör hareketi halkın daha fazla aydınlanmasını engelledi, desem yanlış söz söylemiş olmam, sanırım. Dört yerde (İçişleri Bakanlığı’nın önü, Vezirler Mahkemesi yani Bakanların bulunduğu bina, mahalle arası ve Özbekistan Merkez Bankası önü) patlayan bomba yüklü otomobiller 16 kişinin ölümüne -hepsi de masum insanlar, içlerinde çocuklar da var- yol açmıştı. Terörle mücadele etmek zorunda kalan başka yönetimler gibi Özbek yönetimi de katı tedbirler almak zorunda kaldı.

Yönetimi beğenmeyebilirsiniz, bir mücadele yolu seçmek istersiniz ama bunu İslâm adına yaparsanız hata ederseniz. Eğer ülkeniz işgale uğramışsa, tankla, tüfekle, düzenli ordu ile mücadeleniz mümkün olmazsa işgalcilere karşı değişik metotlar uygulamanız mümkün; çünkü, çaresizsiniz. Bunun örnekleri Çeçenistan’da, Filistin’de görülüyor.

Ama Özbekistan gibi bir ülkede terör hareketlerinin yanlışlığı gün gibi ortada. Ben, 1999’da patlamadan hemen sonra da Özbekistan’a gittim. Halkın samimî duygularını öğrendim. Belki yönetim biçiminden şöyle veya böyle memnun olmayan vardı ama bunun için terörü destekleyen asla yoktu. Aradan üç sene geçti, bu terörün tahribatı daha büyüdü. Terörden bir yıl sonra bağımsızlık bayramında yine Özbekistan’daydım. Törenin yapılacağı Müstakillik Meydanı’nda nasıl bir tedbir alınmıştı biliyor musunuz? Meydana açılan bütün yollar, açık alanlar art arda arabalar dizilerek kapatılmıştı. Belki çevrilen bölümün çapı 1-2 kilometreyi buluyordu. Tören alanına da davetlilerden başka kimsenin girmesine izin verilmediği gibi, insanlar sıkı bir tarassut altında tutuluyordu. Meselâ, İslâm Kerimov gelip yerine oturduktan sonra siz ayağa kalkamıyordunuz. Ben, fotoğraf çekmek için kalkmak istedim, hemen bir koruyucu müdahale etti. Bunlara insanın canı sıkılıyor tabiî... Töreni de seyretmeyi canım istemedi, meydandan ayrıldım.

Bir kadın polisin bizzat katıldığı militan avında, Taşkent’in Karakamış mahallesinde bir eve giriyorlar. Ev didik didik aranıyor. Banyoda küvetin yapısı dikkatlerini çekiyor. Küvetin bitiştiği duvar fayans kaplı. Fayans sökülüyor. Deste deste para; 500 bin dolar!

Kadın polis bunları bana anlatırken “Neden dolar?” sorusu beynimde deveran ediyordu.

Kim kimin taşeronu? Üzerinde durmak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları