Muharrem: Hicret, aşure, katliam (1)
Muharrem ayındayız. Bu ayın Müslümanlar arasında ayrı yeri vardır. Bir: Hicrî tarihin başlangıcı. İki: Aşure ayının 10. günü. Üç: Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin bu ay içinde Kerbelâ’da şehadetleri.
Hicrî tarihin başlangıcı: Hicret, Hz. Peygamber ve Mekkeli Müslümanların Milâdî 622 yılında Mekke’den Medine'ye göçüyle özel anlam kazanmıştır. Bu ilk hicret değildi. Habeşistan’a da hicret edilmişti. Medine’ye hicrette Hz. Peygamber’in öncülüğü, “Hicret”i anlamlaştırmıştır.
Müslümanlar Mekke’de zulüm görüyorlardı. Bu zulüm giderek artınca Hz. Peygamber göç kararı aldı. Medineliler Mekkeli Müslümanlara sahip çıktılar. Bundan dolayı Medine Müslümanları “Ensar” diye anıldılar. Hani siyasîlerimiz, Suriyeli göçmenlerin Türkiye’ye akınlarını, Mekke’de zulüm gören Müslümanların Medinelilere sığınmalarına benzeterek, sağ olsunlar, Türkleri “ensar” diye vasıflandırdılar. (“Ensarcı” siyasîlerimizin kafasına “Türk” pek yatmıyor, “Türkleri” değil; “Türkiyelileri” mi deseydim!)
Siyasi böyüklerimizin bizi Hz. Peygamber’e kucak açanlara benzetmeleri elbette içimizi ısıttı. Ama... (“Ama”dan sonrası bugünkü yazının konusu değil! Zaten siz biliyorsunuz!)
Ensar, “yardım edenler” demektir. Sonra terim olarak Medineliler kastedilmiştir. İslâmın kökleşmesi ve yayılmasında öncü rol Medinelilerindir.
“Ensar” ve “muhacir” aynen Kur’ân-ı Kerîm’de yer alır: “El-Muhâcirîn ve’l-ensâr”. Ayet-i Kerîme:
“Muhâcirlerin ve ensarın ilkleri ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan razıdırlar. Onlara, sonsuza dek hep içinde kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük bahtiyarlık işte budur.” (Tevbe, 9/100)
***
Hicrî takvim, bahsettiğimiz gibi, Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göçünün (hicretinin) başlangıcıdır. 1 yılı, 354 ya da 355 gündür. Hicrî takvimde ay 12’dir. Ay'ın dünya çevresinde dolanmasını esas alır. “Kamerî takvim” de denir. (Kamer, Arapçada “ay”). Her yıl 11 gün önceye gelir. Hicrî aylar Milâdî aylar gibi sabit değildir.
Hicrî takvim, Hz. Ömer'in halifeliği zamanında Hicretten 17 yıl sonra, Milâdî 639'da, Hz. Ali'nin teklifiyle, hicret edilen yıl 1 kabul edilerek hayata geçirilmiştir.
Üstteki paragrafta “Hz. Ali'nin teklifiyle” sözü geçiyor. “Söylem” değil; söz! Ve hatta “sözcük”... Kısa cümle sözcüktür. Hâlbuki “kelime” karşılığı yaygınlaştırdılar. Yanlış. “Teklif” kelimesine gelecektim. “Teklif, tavsiye” kelimelerinin üstleri bir daha açılmamak üzerine “öneri”yle örtüldü! Dilimiz neden kısırlaşıyor, derler ya... İşte bu yüzden. (Yüzden, yüzünden kelimelerine de gelecektim. Uzatmayayım. Arada giriyoruz zaten.)
Şu notu da eklemeden geçemeyeceğim... Bizim gibi sözünü neredeyse “Türk”le başlatıp “Türk”le bitirenler, kelime ırkçılığı yapmazlarken, “Türk” deyince dudak bükenler, etnikçiler, “Türk”e düşman kesilenler, Siyasî İslâmcılar, liberaller fark etmiyor, en hâlis kelime ırkçıları. (Ya kendileri kelime uyduruyorlar ya da uysun uymasın uydurulan kelimeleri öne çıkarıyorlar.)
Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemi'ne kadar Hicrî takvim resmî takvim olarak kullanılıyordu. Yılın başı 1 Muharrem’di. 13 Mart 1840 Milâdî tarihi, 1 Mart 1256 Cuma günü olarak güneşin dolanışını esas alan Rumî takvim yıl başı kabul edildi. Bu tarihten sonra çift takvim uygulaması başladı. 1870’ten itibaren tamamen Rumî takvime dönüldü. Eski metinler üzerinde çalışırken, özellikle İkinci Meşrutiyet’ten sonra, Milâdî takvimin de sık yer aldığını gördüm.
26 Aralık 1925'te Milâdî takvime geçiş, bütün yenilikler gibi, birden bire olmadı. Osmanlı döneminde zemin hazırlanmış, sadece bir başlatma komutu kalmıştı.
***
Muharrem ayında, o meş’ûm katliama gelmeden önce “aşure”yi de hatırlatacağız.
Aşure (Aşera) Arapçada 10 karşılığıdır. Bir de dinî manası var.
Muharrem ayının 10’u aşure günüdür. O gün oruç tutanlar oluyor. Aşure orucu İslâmdan önce de varmış.
“Âşûre”, İbranice “aşûr”dan geliyor. Bu kelimeyi Yahudîler büyük keffaret günü için kullanıyorlar.
Hz. Peygamber Medine'ye geldiğinde Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını görüyor, ne orucu tuttuklarını soruyor. Yahudiler, Allah’ın İsrailoğulları'nı Firavun'un zulmünden bugün kurtardığını, Musa’nın Allah'a şükür için bugünde oruç tuttuğunu söylüyorlar. Hz. Peygamber de “Biz Musa'nın sünnetine sizden daha yakınız.” diyor ve o gün oruç tutuyor. Dolayısıyla aşure orucu “sünnet” kategorisine giriyor.
Müslümanlar, Yahudilere benzememek için, orucu üç güne çıkarmışlar, Muharremin 9, 10 ve 11. günleri tutmayı tercih etmişler.
Aklınıza aşure tatlısı gelecek şimdi. Tatlı pişirip dağıtmanın dinî kaynağı gösterilmiyor. Örf olduğu yazılı.
***
Asıl üzerinde durmak istediğimiz meseleye geleceğiz.
Hz. Hüseyin'in Kerbelâ'da şehit edildiği gün 10 Muharrem'dir. O gün Alevîler, Şiîler için matem günüdür. (Konuya devam edeceğiz.)