Merkez Bankası Başkanının şok bir kararla görevden alınması Türk ekonomisine kalan son güven kırıntılarını da bitirdi. Bunu borsanın aldığı darbeden ve yükselen kurdan geçtiğimiz günlerde gördük. Kurdaki bu oynaklığın firmalarımızın girdi maliyetlerini artıracağını biliyoruz. Bu durum enflasyona, enflasyon ise üretim aktivitelerinin düşmesine, vatandaşın fakirleşmesine neticede Lira'nın değer kaybına neden olacak.
Oluşacak hasar sadece bununla sınırlı kalsaydı iyi. Hasar daha büyük olacak. Zira yatırımcı güvenindeki aşınma, dönüp Türkiye'nin kredi notuna da vuracak. Geçtiğimiz gün Moody's, Merkez Bankası'nda yaşanan depremle ilgili açıklama yaptı. Kuruluş, sürpriz TCMB Başkanı değişikliğinin not baskısını artıracağını, özellikle 11,2 milyar dolarlık net portföy akımı başta olmak üzere sermaye akımlarının kısa vadede tersine dönebileceğini vurguladı.
Yani Moody's yüksek faizle gelen sermayenin kaçacağını, kaçarken de dolar/TL kurunun yükseleceğini ve bunun da birçok sorunu tetikleyeceğini işaret etti. Ancak en önemlisi kötü gidişat sürerse not indirimlerinin geleceğini belirtmesi oldu.
Not indirimi demek Türkiye için, dolar/TL için, faiz için son derece kötü bir haber olur. Yatırım yapılabilir seviyeden uzak olan Türkiye, bu çizgiden ne kadar aşağı düşerse, ülkemize fabrika kurmak için gelmeyi planlayan yatırımcılar bu işten vazgeçerler. Zaten Türkiye'ye doğrudan sermaye dediğimiz firma kurmak amacı ile gelen sermaye oldukça azalmıştır. Diğer bir sıkıntı da, Türk bankaları ekonomiye kredi sağlamak için uluslararası piyasalardan borç almaktadır. Sendikasyon kredisi denilen bu borçların da faizi, notun düşmesine paralel olarak artar. Böylece Türk halkı daha çok faiz öder.
Neticede yapılan yanlışların bedelinin ne olacağını yabancı kurumlar yayınladıkları raporlarda yazmaya başladılar. Moody's nota dikkat çekti. İncelediğimiz diğer kurumlar ise örneğin Société Générale, Rabobank, Commerzbank dolar/TL için çift haneye yakın beklentiler paylaşmaya başladılar. Bu beklentilerin gerçekleşme ihtimali ise bu keyfi yönetim başımızdayken mümkün gibi duruyor.
Hepimiz yüksek enflasyon ve işsizliğe, sosyal sorunlara hazır olmalıyız...
