Milliyetçilik siyasal şiddet değildir
Sanki kaderimiz gibi. Türkiye dönüp dolaşıp aynı yere geliyor. Dünya değişiyor, fikirler Aşık Veysel''in söylediği gibi "başka başka" oluyor, başka bir ifade ile yeni dünya düzeni kuruluyor ancak Türkiye''de gizli bir el fotokopi gibi aynı kopyayı tekrarlıyor.
Lafı nereye getireceğimi söyleyeyim: İzmir''deki HDP baskınına.
Herkes şunu bilmeli, Ülkücülerin hiç kimseyi öldürme görevi, amacı, fikri ideolojisi yoktur. Olamaz da. Ama her nedense son zamanlarda eline bir silah alan, arkasına bir Türk bayrağı koyup fotoğraf çektiren bazı kimseler bozkurt işareti yapıyor ve sosyal medyaya servis ediyor.
Bir kere bu algı, bu tipoloji, bu biçimsellik gerçek ülkücüleri temsil etmiyor. Benim gibi düşünen hiçbir milliyetçi-ülkücü arkadaşımı da temsil etmediğinden eminim.
Okuyucularım hatırlayacaktır. Son zamanlarda ülkücü-milliyetçi hareket üzerine dikkat çeken yazılar yazdım. Bir kirlenme olduğundan, bu sebeple gerçek ülkücülerin kendi davalarına sahip çıkıp bu sapkınlardan kendi alanını temizlemesi gerektiğinde vurgu yaptım.
Elbette HDP''nin ideolojisine karşıyız.
Elbette fikri uyuşmazlıklarımız var.
Ancak elimize silah alıp, Kürtçü siyasal hareketi silahla bastırmak gibi bir görevimiz yok. Hiçbir siyasal hareketi zorbalıkla sindirmek görevimiz de yok. Çünkü bu iç savaş demektir ki, -Allah göstermesin- Büyük Orta Doğucuların amacı da tam olarak budur.
Bu sebeple gerek gazetemiz yazarı Orhan Uğuroğlu''na, gerekse Selçuk Özdağ''a yapılan saldırıları fikri yetersizlik olarak görüyor, azmettirenlerin yetersizliğine vurgu yaptıktan sonra, Türk Milliyetçiliği gibi asırlık bir ideolojiyi kirletmek, zan altında bırakmak ve seviyesini, sokak hareketlerine düşürmek olarak algılıyoruz.
Halbuki fikri doğumunu Gökalp''in sosyolojiyle ortaya koymuş, Ömer Seyfettin''in ve benzerlerinin kalemiyle edebiyata dönüşmüş, sonrasında Kuvayı Milliye ile resmî ideolojiye doğru yol almış, Türkiye Cumhuriyeti''nin köklerinde belirleyici olmuş bir fikir ve düşünce hareketidir milliyetçilik.
Siyasi zirvesi Atatürk''tür.
Onunla ete kemiğe bürünmüş, Türk milletine bir devlet inşa etmiştir.
Cumhuriyetin damarlarında dolaşan kan, Türk Milliyetçiliğidir.
Asildir.
Şereflidir.
Süreç içinde birileri çıkmış, bu asil davanın felsefesini, onun içeriğindeki değerler sistemini anlamadığı gibi çözümleyememiş, onu vurmak, kırmak, kendinden olmayanları ötekileştirmek sanıyor.
Milliyetçiyim diyor ağzı bozuk.
Bir Ömer Seyfettin''i dinle bir de bunları.
Bir Erol Güngör''ün cümlelerine kulak ver bir de bu gibilere.
Milliyetçiyim diyor, azarlıyor, bağırıyor, çağırıyor, sözlükte ne kadar çirkin kelime varsa onları arayıp bulup seçerek cümle kuruyor.
Milliyetçilik ve ülkücülük bu değil.
Bu sefillik ve yozlaşmadır, seviyesizliktir.
Milliyetçilik ve ülkücülük, Türkiye Cumhuriyeti''ni kuran halkı, bir bütün olarak görüp kaynaştırıp, bir araya getirip, aynı bayrak altında eşitlemek, aynı vatanda yüceltmek ve Türk millî/ulus kimliğini inşa ederek herkesi kaynaştırmaktır.
Türk milliyetçiliğinin yegâne amacı, kendini temsil eden, siyasi varlığının göstergesi olan parlamentoyu, ülkenin kaderinde tek söz sahibi yapmak ve yasa yapan bu kurumun gücünden doğan hukuku üstün kılmaktır. Çünkü parlamento demek milletin türevi demektir. Bir başka ifade ile siyasal milletin ta kendisidir.
Kim tek adam, tek kişi, tek siyasi otorite istiyor ve bunu bize milliyetçiliğin gereğiymiş gibi sunuyorsa; bilmelidir ki, o siyaset ve onun yarattığı düzen, milletin aleyhinedir ve asla milliyetçi davanın amacına uygun değildir. Neden? Çünkü tekildir, çoğul değildir. Millet tek bir kişiye denmez. Koca bir bütüne denir.
Milletin denetleyemediği siyasal sistem, milletten kaçmak olduğundan kesinlikle millî değildir.
Türk milliyetçiliği kamucudur.
Kamunun çıkarını gözeten siyaset yapar. Kamunun nesi var nesi yok satılıyor ve bu da millî çıkarmış gibi gösteriliyorsa, biliniz ki orada millet için bir hile vardır. Çünkü milletin çıkarı yerine kişilerin çıkarı üstün görülmüştür.
Lafı uzatmadan toplayayım.
Türk milliyetçileri, davasına sahip çıkmalı, kendi fikri köklerine dönmeli, millet bilinciyle, toplumcu, kamucu; şahsiyeti, ahlakı önemseyen siyaset bilincine dönmelidir.
Eline silah alanlardan çok, büyük fikirler yaratan dava adamlarına ihtiyacımız var. Vatan severlik duyguları, çıkar örgütlerinin; muhalif duruşumuz, iç çatışma yaratmak isteyenlerin amacına hizmet edemez.