Millî ruh-Millî roman
Başbakan Recep T. Erdoğan yerinde bir müdahale ile Küçükçekmece’de yapılan “Arenamega Kongre Merkezi’ adını “Yahya Kemal Beyatlı Kongre Merkezi” olarak değiştirtti.
R. T. Erdoğan, bu merkezi 3 Ağustos 2013’te açmış ve adını tenkit ederken şöyle demişti: “Türkçe hassasiyetini kaybettik. Burada böyle bir sıkıntı yaşıyoruz. Bizim son derece zengin bir dilimiz olmasına rağmen, niçin?”
Yahya Kemal’in “Türk” tarafı son derece kuvvetlidir. Recep T. Erdoğan, 9 ay sonra kongre merkezine onun adının verildiğini açıkladığı toplantıda bir de şiirini okudu. Üstelik “millî ruhumuz”u tam aksettiren bir şiir:
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur, Yâ Rabbî / Senin uğrunda ölen ordu budur Yâ Rabbî / Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın / Gaalib et, çünkü bu son ordusudur İslâmın”.
Bu şiirin başlığını biliyor musunuz? Başbakan muhakkak bilerek okumuştur. Başlığı: 26 Ağustos 1922.
26 Ağustos 1922’de ne oldu?
Bu tarih İstiklal Harbi’ni neticelendiren “Büyük Taarruz”un başladığı gündür.
Recep T. Erdoğan “Türkçe hassasiyetimiz” dedi. Okuduğu şiirde de “Türk” adı geçiyor, Türk ordusuna övgü düzülüyor ve ordunun başında da Mustafa Kemal var!
(Ara not: R. T. Erdoğan’ın söyledikleri, içinden geldiği ve şuuraltına kazınmış “Millî Görüş”ün tamamen dışında! “Millî Görüş” teki “millî”, ideolojik yapının sıfatı; yoksa sizin bizim anladığımız “millîlik”le bir ilgisi yok... “İslâmcı Görüş” diyemedikleri için, ideolojilerini “millî” diye ifade etmişlerdir.)
(Bir not daha: Türk Tarih Kurumu, herhâlde, çıkardığı kitapları Başbakan’a ulaştırıyordur. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Zeki İzgöer’le birlikte daha yeni ortaya koyduğumuz, Millî Mücadele döneminde yayınlanan “Dergâh” dergisinin ciltlerini danışmanları inşallah Başbakan’a hatırlatırlar. Asıl Yahya Kemal’i o “Dergâh” nüshaları arasında tanıyacaksınız ve “millî ruh”u hissedeceksiniz.)
26 Ağustos başka ne hatırlatıyor? Anadolu’yu vatan edinişi... Malazgirt Savaşı 26 Ağustos 1071.
Nasıl bir tevâfuk! 26 Ağustos’ta vatan edindik... 26 Ağustos’ta, Sevr’le elimizden çıkartılmak istenen vatanı kurtarmak için son taarruzu başlattık.
Yahya Kemal’in bu dörtlüğünün başına “26 Ağustos 1071” yazsak ne fark eder!
Muhterem Başbakan, ha gayret... “Türkçe” dedikten, “Türk ordusu” dedikten sonra “Türk hassasiyeti” noktasına gelebilecek mi? Sanmıyorum... Şartlı refleksle: “Orada dur!” diyecektir.
Başbakan, ilk gençlik yıllarında Nihat Sami Banarlı’nın “Türkçenin Sırları” kitabını okuduğunu daha önce söylemişti.
“Türkçenin Sırları” ders kitabı olarak okutulsa yeridir.
“Millî ruh” dedik... İki gündür “Millî roman”dan bahsediyoruz. Bilmiyorum, katılır mısınız? “Millî ruh”la “millî roman” çok farklı... Elbette Türkiye’de “millî roman” içinde “millî ruh”u arıyoruz. Ama bu “ruh” olmayabilir de...
“Millî Edebiyat”ın doğuşunda karşımızda “düşman” bâriz; “millî ruh” burada birleştirici ve cepheleştirici. Sonra, “düşman” yokken, “millî roman” yok mudur? Olması lâzım ama nasıl bir “millî roman”?!