Milletin hukukunu kim koruyacak?
Çanakkale''de hayatını ortaya koyarak vatan uğruna şehit olan hiçbir Mehmetçik, günün birinde iktidara gelen bazıları ülkeyi saçıp savursun, mafyalardan rüşvet alsın, ballı arazileri talan ederek yağmalasın diye şehit olmadı.
Aynı şekilde Kurtuluş Savaşında genç ömrünü vatan ve millet için toprağa verenlerin amacı da bu değildi.
Daha yakına gelelim. Şimdiye, bugüne. PKK ile dağlarda vuruşup kahpe kurşunların hedefi olan polis, asker, korucu hepsinin amacı bağımsız Türkiye için ve hepimizin özgür yaşaması içindir.
Doğru mu? Doğru!
Lakin gel gör ki Türkiye''de bir yağma düzeni kurulmuş, yiğitler vatan derdindeyken onlar çalma, çırpma menfaat şebekelerine devlet imkânlarını kullanarak çıkar sağlama derdine düşmüş. Bunca olay ve iddia ortalıkta dolaşıyor ama devlet ricalinden milim ses çıkmıyor.
Hacısı, hocası, medyası, yazarı, çizeri kulaklarını tıkamış seyrediyor.
Millet tam anlamıyla "fakr-u zaruret içine" düşürülmüş. "Harab ve bîtap" olmaya doğru sürükleniyor.
İktidar sahiplerinin umurunda değil.
Bu durumda sormak hakkımız: Milletin hukukunu kim koruyacak?
Diyeceksiniz ki, muhalefet koruyacak.
Devletin kurumları var onlar koruyacak.
Haklısınız ama normali yaşamıyoruz.
İktidardaki parti, milletin devletini içinden sarıp sarmalayıp ele geçirdi ve herkesin olan ne varsa kendisinin kıldı. Bu durumda milletin devleti, partinin devleti haline geldi.
Kıpırdayamıyor.
Kıpırdayamadığı için de sahibi olan milletin haklarını arayamıyor.
Baksanıza ülkede muhalefet bile baskı altında. Açıktan tehdit ediliyor. "Bunlar daha iyi günleriniz" denilmedi mi?
Yabancılarla gözdağı veriliyor.
"Kanal İstanbul''a para vermeyin, ödemeyeceğiz" denildi de ne oldu?
En yetkili kişi: "Söke söke alırlar" dedi.
"Söke söke..?" Öyle mi?
Kimden alacaklar "söke söke?"
Türkiye''den. Hepimizden.
İşte içinde bulunduğumuz siyasal manzara bu.
Sokakta kendisine sataşılan bir çocuğun karşı tarafı caydırmak için; "babam seni döver" demesi gibi, Türkiye''yi ve eş deyişle muhalefeti, "söke söke alırlar" diyerek yabancılarla korkutmağa çalışıyorlar.
Şimdi söyleyin lütfen, milletin hukukunu kim koruyacak?
Mafya düzeni öyle bir hâl almış ki, Türkiye''nin millî menfaatlerini tehdit edecek boyuta ulaşmış durumda.
Birincisi, rüşvet çarkının içinde olanlar, sadece rüşvetin parçası olarak düşünülemez. Aynı zamanda, kamusal alanın zaafı olarak düşünülmelidir. Öyle değil mi?
Rüşvet alan kişi ya da kişilerin zaafı para ise, devletin millî çıkarlarını da satabilir.
İkincisi, ABD gibi güçlü devletler karşısında Türkiye''yi ezdirirler.
Üçüncüsü, uluslararası alanda Türkiye rüşvet ülkesi olarak anılacağından hafif ve zayıf ülke olarak algılanmağa başlar.
Dördüncüsü, mafya düzeni Türkiye''deki kupon arazileri, gözde şirketleri, kıymeti yüksek mevkileri ele geçirir (nitekim böyle yaptı) ve tabir yerinde ise haydan gelen para ile buralara çöker.
Beşincisi de, yine ABD gibi ülkelerin Türkiye''yi tehdit edecek bilgilere ulaşmasını sağlar.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı bir kere daha yüksek sesle sorumuz şu: Türkiye''nin ve dolayısı ile Türk Milletinin hukukunu kim koruyor veya koruyacak?
Tam bu noktada elbette devletin savcıları devreye girmeliydi. Her biri Cumhuriyetin savcısı olarak, Türkiye Cumhuriyeti''nin varlık sebebi olan Türk Milletinin haklarını korumalı, hukukunu savunmalı, aynı zamanda teminatı olmalıydı. Ama olamaz, olamıyor.
Çünkü devlet, iktidar eliyle kuşatıldı.
Türk Milletinin, önce kendi varlık sebebi olan Türk Devletini bu adamların elinden kurtarması gerekiyor. Kısaca millet, siyasi varlığına -tabir yerinde ise malına- sahip çıkmalıdır.
Bunun yolu seçimdir.