Millet eş değil, iş bekliyor!
"Tok açın, zengin fakirin halinden anlamaz" denir ya, gündem bu sözün doğruluğunu yeniden teyit etmiş oldu. Çok dedik saraylar, şaşa, lüks doğru şeyler değil diye ama gözümüz var sandılar herhalde kimse dinlemedi. Halbuki anlatmak istediğimiz biraz da buydu.
Penceresi bile olmayan evlerde yaşayan vatandaşlarınız varken, siz bin odalı saraylarda yaşarsanız; işte böyle koparsınız hayatın gerçeklerinden ve işte böyle duyarsız kalırsınız halkın ihtiyaçlarına, taleplerine…
Bu hafta Ekim 2019 dönemi işsizlik rakamları açıklandı. Geçen yıl aynı döneme göre işsiz sayısının arttığı ve toplam işsiz sayısının 4 milyon 396 bine yükseldiği bilgisinin yanı sıra, genç nüfusun işsizlik oranlarının yüzde 25,3 olduğu da açıklandı.
Yani en basit tabiriyle, her dört gençten biri hâlâ işsiz.
Tabi bu verilerden konuşurken tekrar tekrar vurgulamak lazım: Çalabileceği her kapıyı çalmış, vazgeçmiş, çaresizce kara kara düşünenler yok bu rakamların içinde. Niteliklerinin çok çok altında işe razı olmuş, mecburen, karın tokluğuna çalışanlar da…
Tüm bu istatistikler sonucu ortaya çıkan resmi (ki bu artık şu anlama geliyor: "üzerinde oynanmış") rakamlara göre, 2 milyon 625 bin genç işsiz.
***
Vaziyet bu iken, makul bir devlet başkanından beklenen, gençlerin durumuna üzülmesi, bunun için projeler hazırlatması, değil mi?
Ancak tabi bu makul olanı.
Bizde ise, çalışan veya işsiz fark etmez, gençlerin evlenmemesi veyahut geç evlenmesi dert ediliyor.
Koskoca cumhurbaşkanı, gençlerin evlilik yaşını ülke meselesi gibi konuşma konusu yapıyor.
Sanırsınız Türkiye'de değil, Lüksemburg'da, Finlandiya'da falan yaşıyoruz, her derdimiz bitmiş de kendimize dert arıyoruz.
Öncelikle şunu, 30 yaşında evlenen Sümeyye Erdoğan adına da söylemek istiyorum:
İş sahibi olsun veya olmasın, hani der ya "evlilik nasip kısmet işidir". Gençler kendileri için doğru kişiyle ne zaman karşılaşırsa ve ne zaman o kişiyle bir yuva kurmak isterse, o zaman evlenir. Cumhurbaşkanı, meclis, konu komşu vs. kimseye söz düşmez.
***
Ama yine de hal vaziyet buyken, gençler geleceklerini kara kara düşünürken, onların karanlığının farkında bile olmayan veyahut bu karanlığı önemsemeyen açıklamaların amacını anlamakta güçlük çekerken; yetmezmiş gibi, Diyanet İşleri Başkanı da hemen ertesi gün, daha önce de dillendirilen üç çocuk, beş çocuk meselesini gündeme getirdi.
Bakın. Ülke problemlerini, devamlı sıralıyoruz:
İnsanlar işsiz, her geçen gün bir başka işyeri kapanıyor, üretim azalıyor, dışa bağlılık artıyor, fiyatlar artıyor, açlık artıyor, yoksulluk artıyor…Sıkıntılar büyük, gelecek hiç parlak durmuyor. Yargı, idare, hak ve özgürlükler... Nereye dokunsak elimizde kalıyor, dökülüyor.
"Herkese iş bulmak zorunda değiliz" dediniz ya hani. Yanlış! Herkese eş bulmak zorunda değilsiniz.
Şimdi bırakın bu milletin evliliğini, özel hayatlarını konuşmayı da sosyal devlet olmanın gereği ile pozitif yükümlülüklerinizi yerine getirin. Millet sizden eş değil, iş bekliyor.