Millî bilinç farkındalığı

Soru şu: Türkiye''de PKK sorunu neredeyse 50 yıldır var ve halen daha sürmekte değil mi?

Evet!

Madem öyle, PKK''nın sürekli var olmasını sağlayan ana kaynak nedir?

İnsan.

Yani, insan kaynağı sayesinde PKK vardır ve hayatını sürdürmektedir.

Öyle mi?

Öyle.

İnsan kaynağının özü nedir?

Nüfus.

O halde PKK''nın halen daha var olmasının gerisinde yatan temel etken, ana madde, arkasında onu var eden bir nüfusun bulunmasıdır. Çünkü elemanları bu kaynaktan topluyor.

Aynen öyle.

İkinci soru şu: Türkiye uzun süre Moğol hâkimiyetinde kaldı. Şimdi neden Türkiye''de Moğol tehlikesi yok?

Çünkü Moğol nüfusu yok.

Askerî hâkimiyet, askerler geri çekilince toplumsal hâkimiyeti de bitirmiştir.

Öyle ise?

Hâkimiyetin özünde ve kalıcılığında nüfus olgusu vardır.

Bu da tamam.

Şimdi üçüncü soruyu soruyorum: Karadeniz''de ta 1916''lardan itibaren Millî Mücadele yıllarında da PKK gibi terör estiren bir Pontus çeteleri vardı. Yüzlerce atlı birlik kurmuşlar, Yunan gizli istihbaratı ve Amerika hatta Ruslar tarafından desteklenmişlerdi.

Doğu Karadeniz''de katliam yaptılar. Analarının karnından çocukları çıkardılar. Köyleri yaktılar. Analarının gözü önünde çocukları derelere atıp boğulmasını seyrettirdiler.

Tarih bu acı vahşeti gördü, ama Türk milleti, bu acıları yeni kuşaklara aktarmadı. Bence aktarmalıydı.

Bir benzerini Ege''de Yunanlılar yaptı.

Bir başkasını Van''da, Erzurum''da Ermeniler yaptı.

Soru şu: Şimdi, şu an, Yunanistan''ın bütün çabalarına rağmen neden Pontus belası yok?

Çünkü onu var edecek Rum nüfus yok.

Tıpkı Moğol nüfusu olmadığı için Moğol tehlikesinin de ortadan kalktığı gibi.

Biz neden halen daha Anadolu''da bu topraklara hükmediyoruz?

Çünkü Türk hâkimiyet ve devlet politikasında binlerce yıldır var olan iskân/göç politikası sayesinde. Türkler nereyi zapt etmişse oraya nüfusunu da götürmüştür.

Eğer şimdi, bugün burada var isek ve var olmaya devam edeceksek, bunu ancak ve sadece nüfusumuzla sağlarız. Biz yok olur veya bir başka nüfusun içinde eriyip gidersek Türkiye başkasının olur.

"Selanikliye de İdlibliye de kapımız açık" manşeti atanların anlamak istemedikleri gerçek bu. Selanikli dediklerinin bizden giden göçler olduğunu, az biraz tarih bilgisi olan bilir.

Nüfus hassasiyeti olanları "Milliyetçilik" yapmakla da suçlamıyorlar mı, ne diyeyim. Sanki Milliyetçilik yapmak suçmuş gibi. Bir de meseleyi ırkçılığa bağlayanlar var. Öyle ki bu adamlara göre yurdumuzu savunmamız, milletimizin ebed müddet atalarının yolunda gitmesini istememiz, millî bekamıza hassasiyet göstermemiş, anında "ırkçılık" olarak tescilleniyor.

Kimi meseleyi Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkilendirip, imparatorluk, devlet ve toplumuyla, millî (ulus) devlet ve toplumunu birbirinin yerine koyuyor veya eş değer görüyor. Bunu bilerek yapanlar, kasıtlı yapıyor demektir ki, bu açıkça millete düşmanlıktır. Bilmeden yapıyorsa, cahilliktir ki, ona söyleyecek sözümüz başkadır.

Bütün imparatorluklar geniş coğrafyayı kontrol eder. Haliyle bu topraklar üzerinde yaşayan milletleri de içine alır. Dolayısı ile 4 buçuk milyon metrekare toprağa hükmeden Osmanlı İmparatorluğu ister istemez kozmopolittir. Bu durum sadece Osmanlı''ya özgü değildir. Roma İmparatorluğu da, Alman İmparatorluğu da öyledir. Roma İmparatorluğu, ta İngiltere''nin Galler bölgesinden, Akdeniz''in karşı kıyısındaki Mısır''a, Tunus''a kadar, oradan Bağdat''a kadar Asya-Avrupa-Afrika topraklarına hükmediyordu.

Bu sebeple nüfus çeşitliliği konusunda Türkiye Cumhuriyetine karşı Osmanlı örneği vermek çarpıtmadır.

Sonuç olarak, nüfus bir toplumun kimliğini ve tarihsel gücünü ortaya koyar. Siz ırkçılık dediniz diye biz ne ırkçı oluruz, ne de çarpık politikalarınızı, çekince koyarak geçerli kılarız.

Evet, milliyetçiyiz, tarihsel varlığımızı korumakta kararlıyız.

Millî bilinç farkındalığımız sürüyor, hep sürecek.

Yazarın Diğer Yazıları